XVIII - ❝Adımı Söyle Bana❞

15.1K 1.7K 500
                                    

"Yıllarca yaşadım ama adımı bilmedim.

Hep şarkılar çaldı ama ben hiç dans etmedim."

XVIII - "Adımı Söyle Bana"

"Mihrinaz?"

İrkilerek başımı sağ tarafa çevirdim, Büşra'nın bana uzattığı kupayı parmaklarımla kavradım. İçine baktım, benim için portakal çayı yaptığını gördüm. Çaydan birkaç yudum aldıktan sonra arkama yaslandım ve önümdeki televizyonu izliyormuş gibi yapmaya devam ettim.

"Zamir hâlâ Suzi'yi getirmedi."

Omuz silktim. Yaşanmaması gereken o günden tam iki gece geçmişti ve artık üçüncü gecedeydik. Bu iki geceyi Zamir, arabada ve kapının önünde geçirmiş, hiçbir şekilde benimle iletişime geçmemişti. Çoğu zaman Baran'ı arayıp Suzi'yi alır ve birkaç saate geri verirdi. Fakat eve adım dahi atmamıştı.

Bana önce hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığına dair yemin etmiş, sonra tüm suçlamalarım karşısında susmuştu. Hangisi doğruydu peki? Yemini mi yoksa suskunluğu mu?

Kapı zili çaldı, Büşra ayağa kalkarak koridora doğru ilerledi ve kapıyı açtı. Sessizlik. Zamir, sanki sessizliğe dair yemin etmiş gibiydi. Sesini neredeyse üç gecedir kesinlikle duymuyordum.

Büşra, "Büsü," diyerek Suzi'yi alıp döndü. Kapının kapanma sesini henüz duymamıştım. Zamir hâlâ açık olan kapıdan salona bakıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Bu his bacaklarımın ve kollarımın karıncalanıp uyuşmasına neden olurken her saniye başı artan ona doğru dönme isteğimi zorlukla bastırdım. Onunla kesinlikle göz göze gelmemem gerekiyordu. Ne zaman gözlerine baksam o siyah hareler, beni etkisiz hâle getirir, üzerimde azalmasını istemediğim bir baskı kurardı. Bu yüzden de ona bakmama kararımı zor da olsa uygulamaya koymuştum.

"Soğuk girdi eve. Kapıyı kapat Büşra." Sesimin havadan daha da soğuk olduğuna kalıbımı basabilirdim. Zamir, sesimden dolayı üşümüş olacak ki dışarısının daha sıcak olduğuna kanaat getirdi ve kapıyı yavaşça kapattı.

Büşra kucağındaki Suzi'yi ayaklarımın üzerine bırakarak, "Böyle yapma," dedi sakince. "Lütfen onu dinle."

"Anlatmayacağı veyahut anlatamayacağı şeyleri nasıl dinleyebilirim?"

Büşra başını salladı. "Muhakkak anlatması gerekiyor," diyerek çenesini avucuna yasladı. "Anlatmalı."

"Peki, ben inanır mıyım?"

"Eğer dürüstlüğünden taviz vermezse neden inanmayasın ki?" diye sordu Büşra. "Hem dediği her şey çelişkili. Ne kabul etti ne de reddetti. Gizlilik yeminine sadık kalması gerektiği içindir büyük ihtimal."

Gözlerimi kıstım. "Gizlilik yemini?"

Büşra ağzını eliyle kapatıp, "Bunu söylememem gerekiyordu," dedi boğuk bir sesle.

"Gizlilik yeminini askerler etmez mi? O bir asker mi?" Daha önceden bunu prova etmiş gibi nötr bir surat takınmaya başladığında sinirlenmiş ama bunu belli etmemiştim. Her şeyi elbette bir gün öğrenecek, doğru ve yanlışlarıma karar verecektim. Bu belirsizlik sonsuza kadar süremez, Zamir, Baran ve Büşra, her şeyi benden gizleyemezdi.

Başımı eğerek kucağımda uyuyan Suzi'nin başını okşamaya başladım. Hayatımda masumluğunu hissettiğim yegâne varlık oydu. Onun varlığı bana iyi geliyordu. Her ne kadar yanında kendimi kirli hissetsem de içimdeki tüm kötülükleri temizlediğini hissediyordum.

"Geç oldu," diyerek Büşra bana imalı bakış attı. "İyi geceler."

"Baran benim odamda uyuyakaldı. Sen ne yapacaksın?"

HALEFWhere stories live. Discover now