XVI - ❝Uçuruma Koşmak❞

17.7K 1.8K 615
                                    

"Bazı yaraların iyileşmesi için önce acıması gerekmez mi?"

XVI - "Uçuruma Koşmak"

Beklenmedik bir sis her tarafımı sarmış, sonu görünmeyen, zifirî karanlık yolda beni, ağır bir dram içine gömmüştü. Geçmişimi anımsadığımda birçok kişi hakkında çok şey bildiğimi, bazılarını kendim kadar iyi tanıdığımı düşünüyordum. Dedemi, Turan'ı ezbere bilirdim. Şu an bildiklerimin ipi elimden alınsa da bu böyleydi fakat şimdi yan odadaki adamı tanımıyordum. Ben bu adamdan ne umabilirdim, bilmiyordum. Benim üzerimde, dedemin ve hatta Turan'ın üzerinde gizemli bir baskısı vardı. Soyut, temeli olmayan birçok endişelerim bugün kendini doğrulatmıştı. Ben, Zamir Hancıoğlu'na güvenerek hata etmiştim. Doğduğumdan beri benimle her adımını aynı atan Turan'a silah doğrultarak bunu bana açıkça göstermişti. Turan'a gelince... Zamir'i vurmayacağından emindim. Peki ya Zamir? O yapar mıydı? İşte tam olarak bu noktada çelişki kuyusuna düşüyordum. Bilmiyordum! Zamir'in ne yapacağını ne yapabileceğini kestiremiyordum. Çünkü ben onu zerre kadar tanımıyordum.

Uyuyamayacağımı anlayarak ayağa kalkıp terliklerimi giydim ve sessizce odadan sızdım. Zihnimin aksine ev oldukça sessizdi. Çıt dahi çıkarmadan Zamir'in odasına geldim, kapısı çok az açıktı. İçeriden lamba ışığı dışarı yansıyordu. Uyanık olma ihtimaline karşılık kapıyı araladım ve içeri doğru başımı uzattım. Gördüğüm manzara ise beni şaşırtmaya yetmişti. Zamir uyuyordu, fakat koluyla göğsünün arasına giren Suzi'yi görmek bana sürpriz olmuştu.

Birkaç saniye duraksadım, derin bir nefes alıp komodinin üzerindeki telefonuna doğru hareketlendim. Telefonu aldım, bildirim kısmından gelen mesajlara baktım.

Baran:şra'yla yarın orada oluruz.

Aras: Hâlâ bitmedi mi işin?

Ekran kilidini açmak için parmağımı orta düğmeye bastığımda önüme parmak izi yönlendirmesi ve şifre klavyesi gelmişti. Zamir'in eli yatağın dışında sayılırdı. Parmağını ekrana dokundurursam açılırdı telefon, değil mi? Telefonu titremekte olan elimle Zamir'in koluna dokunmamaya çalışarak başparmağına yakınlaştırdım. Başparmağını dokundurdum ama telefon açılmamıştı!

"Keçilere yasak."

Kalbim ritim sesiyle şiddetlenirken irkilerek gözlerimi açtım ve oturduğum yerde geriye gittim. "Ne?"

"Şifre keçilere yasak. Haydi, dene."

Telefonu komodinin üzerine bıraktım. "İstemez."

Zamir, kolunda uyuyan Suzi'ye dikkat ederek doğruldu. Suzi, gözlerini açıp ona baktı fakat sonra yeniden uykuya daldı. "Neyi merak ediyordun?"

"Hiç."

Tek kaşını havalandırdı. "Hiç?"

Başımı salladım ve ayağa kalkarak odasından hışımla çıkıp salona girdim. Peşimden geleceğine emindim. Nitekim öyle de olmuştu. Zamir, uykunun etkisinden dolayı boğuk sesle, "Aynı evde birbirimizin arkasından iş mi çevireceğiz?" diye sordu.

Gözlerimi kısıp iğneleyici tonla, "Sen sanki bunu yapmıyor musun?" diye sordum. "Dedemi, Turan'ı resmen parmağında oynatıyorsun. Turan'a nasıl silah doğrultursun sen? Onu geçtim, sen nasıl ikna ettin onu? Ha, nasıl?"

"Seni güvende tutmak isteyen herkes benim yanımda kalmana göz yumar."

Öfkeyle bağırmaya başladım: "Neden? Nesin sen? Kimsin?"

"Bağırma," dedi kısık bir sesle. "Suzi uyanacak."

Göğsüne şiddetli şekilde vurdum, "Dalga mı geçiyorsun sen benimle?"

HALEFWhere stories live. Discover now