III - ❝On İkiye Kadar❞

12.2K 1.2K 1K
                                    

"Ona kadar karalanmış kelimelerin olduğu, defalarca yazılmış bir romandım. O geldi. Ve ben yeniden yazılmaya başladım. Hem de hiç karalanmadan."

III - "On İkiye Kadar"

Hayatınızda hiçbir yerde saklı kalmak, çıkmamak istediniz mi? Ben istememiştim bu zamana kadar. Ama şu an bir kuyunun dibinde, okyanusun derinliklerinde, mağaranın karanlık kuytularında da olsam onun kollarının arasından çıkmamak isterdim. Beni burada saklamasına imkân olmadığını bilsem de bu tuhaf arzum, içimde birçok hissin kımıldamasına sebep oluyordu.

Güneşin ışıkları odama sızıyordu. Her gece az da olsa açık olan, temiz havayı pencereden içeri sızdıran rüzgâr, perdemi yelken gibi şişirdiğinde uyanmış ve onu izlemeye başlamıştım. Beni sanki her an kaçacakmışım gibi güçlü kollarının arasına hapsetmişti ama artık başı boynumda değil, yastığımdaydı. Tek yastığımı ona kaptırmış olduğumdan dolayı tüm gece ya göğsünde ya kolunda ya da yorganın üzerinde olan başım tam anlamıyla uykuya teslim olamamıştı. Ve bunu fırsat bilerek ara sıra uyandığımda onu izlemiş, sonra yeniden uykuya dalmıştım.

İlk defa sabaha kadar beraber ve aynı yatakta uyumuştuk. Bu hissin tuhaflığı hâlâ üzerimdeydi fakat onu izlemek o kadar güzeldi ki pek umurumda değildi.

Gece kalktığımda kapıyı kilitlemediğini düşünüp anahtarı çevirmiştim ama bunu ben uyuduktan sonra yaptığını fark etmiştim. Her zaman benden bir adım önde olmasını seviyordum sanırım. Çünkü bazı sabahlar odama dalan ve beni uyandırmaya çalışan kuzenim Anıl'ın bizi bu şekilde görmesi hiç de uygun olmazdı.

Güneş ışığını engellemek adına kollarının arasından çıkıp perdeyi kapatarak banyoya girdim. Banyoda sabah rutinlerimi yapıp ferahlayarak dışarı çıktığımda Zamir'in hâlâ uyuyor olduğunu ve gelen seslere hiçbir tepki vermediğini gördüm.

Uykusu bazen çok hafif, bazen ise oldukça ağır olurdu ve bu ağırlık, gün içerisindeki yorgunluğundan kaynaklanırdı. Onu dün çok yormuş olmalıydım.

Gelip yatağa oturduğumda kolunu yastığın altına alarak yastığa sarıldı. Ardından kaşlarını çatarak eliyle yatağı yoklayıp beni aradı. Gülümseyerek bu hâlini izlediğimde ifadesi daha da sertleşti. "Nerede bu?" Homurdanmasına karşılık kıkırdadığımda tek gözünü açtı ve beni görür görmez elini uzattı. Eli belime kaymış, beni yatağa doğru çekmişti.

"Ya! Ne yapıyorsun?"

Tek koluyla beni göğsüne bastırdı. "Neden uyandın?"

Nefesinden gelen nane kokusuna karşılık, "Neden hep ağzın nane kokuyor?" diye sormuştum aniden. Sigara içen biriydi ama buna rağmen üzerinden ya da ağzından sigara kokusu almazdım.

"Sen de diş macunu kokuyorsun."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Dişlerimi fırçaladım. Hem de üç kere."

Zamir'in gözleri irice açıldığında bir anda dirseğinin üzerinde doğrulmuştu. "Neden? Öpüşecek miyiz yoksa?"

Omzuna vurarak, "Sapık mısın sen?" diye tısladım. "Dün sigara içmiştim ya. O yüzden."

"Ben sana birkaç ürün alırım. Hiç sigara kokmazsın."

"Sen onu mu kullanıyorsun?"

Dirseğini yastığının altına uzatarak, "Hı-hı," diye mırıldandı ve tekrar başını yastığına gömdü. "Ne hayallerim vardı ya. Sigara kokarmış. Hah!"

"Sapıksın sen," deyip yataktan kalktığımda kolumdan tutarak beni durdurdu ve tekrar uzanmamı sağladı. Bir anda doğrulup üzerime çıktığında gözlerim irileşmiş, dudaklarım şaşkınlıkla açılmıştı. "Ne yapıyorsun? Kalk üzerimden!"

HALEFWhere stories live. Discover now