V - ❝Pişmanlıklar ve İhanetler❞

9.1K 915 677
                                    

"İhanet kaçınılmaz bir hakikat gibi beni çekiyor kendi bataklığına. Boğuluyorum. Elini her şeye rağmen bana uzatacağını umuyorum arsızca. Lütfen... Sonunda gururun değil, vicdanın galip gelsin. Çünkü ben senin vicdanına muhtaç, aciz aptalın tekiyim hâlâ."

V - "Pişmanlıklar ve İhanetler"

Küçükken kocaman parmaklarıyla benim elimi tutan ve bana verdiği değeri ela gözlerinde gördüğüm dedemi anımsadım. Beni insanlarla tanıştırdığı anlar, annesinin ismini taşıdığım için beni bambaşka yere koyduğunu belirten sözleri hâlâ kulağımda çınlıyordu. Belki de beni bu kadar çok sevmesinin sebebi torunu olmamdan ziyade annesinin adını taşımam, annem ile babam olmadan büyümek zorunda kalmamdı. Bilemiyordum. Çok zor bir bulmaca gibiydi ve ben, tanıdığımı iddia etsem de onu çözemiyordum.

İnancın ne olduğunu bilmedim ama ona inandım.

Güvenin ne olduğunu bilmedim ama ona güvendim.

Koşulsuzca. Fütursuzca. Pervasızca.

Şimdi ne değişmişti? Bu adam hangi ara beni tehditlerle bastırmaya çalışan birine dönüşmüştü? Gözümden tek damla yaş gelirse dünyaları yakacak olan bu adam, son zamanlarda neden yanaklarımın okyanusa dönüşmesine sebep oluyordu?

Odasına girip beni gördüğünde biçimsiz, beyaz ve gri karışımı kaşları çatıldı. Kapıyı arkasından kapatarak, "Buraya ben olmadan girmen yasak," dedi otoriter sesiyle.

Kaşlarım havalandı. "Yasak? Yasak mı kaldı?"

"Kalmadı mı?"

"Kalmadı!" dedim bir anda yükselen sesimle. Avucumu sertçe masaya vurup, "Ya şu an bana Kemal Demirhan'la olan düşmanlığının sebebini, onunla ilgili planlarını anlatırsın," diyerek duraksadım.

Bana meydan okudu. "Ya da?"

Geri adım atmadan gözlerimi gözlerine diktim. "Ya da kopyaladığım tüm kanıtları İstihbarata bizzat takdim ederim. Ne kuzenimin itibarı ne de Zamir'in kariyeri umurumda olmaz. Çünkü bunlardan daha önemli şeyler var! İnsanlar ölüyor! Silahlar patlıyor! Anladın mı? Sen ve Kemal Demirhan servetiniz içinde sefa sürerken onların içine kor düşüyor!"

"Mihrinaz!" dedi sertçe. "Kemal'in sattığı silahlar şu ana kadar hiç kullanılmadı. Anlaştığı örgütün planları günümüzü kapsamıyor."

"Bu mu sizin vicdanınızı rahatlatıyor? Ondan ne farkın var? O satıyor, sen susuyorsun. O öldürüyor, sen göz yumuyorsun. Üstelik beni bile buna alet ediyorsun! Bunca yıl prenses gibi büyütüp şimdi beni bir bataklığa mı atıyorsun, dede?"

Geçip karşımdaki koltuğa oturduğunda gömleğinin ilk düğmesini açmış, cebinden mendilini çıkararak terini silmişti. Bu hareketi daha çok gergin olduğunda yapardı. "Düşmanlığımızı mı merak ediyorsun?" Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. "Kemal'in Hamza'dan büyük iki çocuğu vardı." İç çekti. "Beni çok severdi ikisi de. O zaman sadece baban vardı ve halanla amcan henüz doğmamıştı. Bir gece onlardan çıkarken içkiliydim. Gençken arabayı kendim kullanırdım ve sadece babaannenin şoförü vardı. Neyse, çocuklar benimle beraber bize gelmek istedi. Kemal içkili olduğumdan dolayı buna izin vermedi ama mesafe yakın olduğu için onu ikna edip çocukları aldım." Yutkundu. "Bir kaza oldu. İçkiliydim ve hiçbir şekilde arabayı kontrol edemedim. Başka bir aracın yoluna çıktım ve çocukların olduğu arka kapıya gelecek şekilde çarpıştık. Sedat ve Nuray... O gece öldüler. Ben sağ kaldım."

HALEFWhere stories live. Discover now