VIII - ❝Rüyalarda Buluşuruz❞

21K 2.1K 985
                                    

"Senin tenin alev, benimki barut.

Yaklaşma.

Bu yangın daha fazla büyüsün istemem."

VIII- "Rüyalarda Buluşuruz"

"Azim Akşahin serbest bırakıldı!"

"Ömer Akyüz cinayet başında yakalandı!"

"Azim Akşahin basın açıklaması yapmadı!"

Karanlık çökmüş, çıkan haberler çoktan gündeme girmişti. Haber başlıklarına boş gözlerle bakarken ne hissedeceğimi bilmiyordum. Bir kadının ölümüne sebep olmuştum ama dedem özgürlüğüne kavuşmuştu. Bundan sonra ne olacağı ise muammaydı. Dedem beni almak isteyebilirdi. Ya Zamir? Beni korumuştu bu zamana kadar. Sonrası ne olacaktı?

Baran, Büşra gitmişti. Deniz kenarında Zamir ve ben kalmıştık. Telefonumda açıp gösterdiği haberleri okumam için benden uzaklaşmıştı. Ama ben hiçbir haberi açamıyordum. Gözlerim sadece tek bir kelimede takılı kalmıştı. Cinayet. Ömer'in değil, benim işlediğim bir cinayetti bu.

Sen katilsin. Zihnimin içinde yankılanan şeytani ses telefonun elimden düşmesine neden oldu. Avuçlarımı şakaklarıma bastırarak sesi susturmaya çalıştım.

Katil. Katil. Katil.

"Hayır!" diyerek elimle başıma vurdum. Sonra daha sert bir şekilde başıma geçirirken bir el beni durdurdu. Kolumu kavrayan gücün sahibini iterek ondan uzaklaştım.

Katilsiniz hepiniz. Zamir, sen ve Turan.

Kalbim göğüs kafesimin içerisinde şiddetli bir şekilde çarparken Zamir ellerimi başımdan çekmeye çalışıyordu. Canlılığını yitiren gözlerimi beni tutmaya çalışan Zamir'e çevirdim. Durduğumu anladı, ellerini üzerimden çekti ve önümde çöktü.

"İyi misin?" Endişe, korku, heyecan. Tüm bu duyguların yansıdığı cümlesi kulaklarıma ulaştığında sorusuna cevap verme gereği duymadım.

"Çantaya bakacağım."

Zamir kaşlarını çattı. "Emin misin?"

"Emin değilim," diye mırıldandım yorgun bir sesle. "Ama artık bakmam gerek." Dedemi aradığımda telefonu açan kişi, çantaya dikkat etmemi söylemişti ama ben çantanın içerisinde tuhaf bir şey fark etmemiştim. Belki dedem içinde görünmeyen bir yere bir ipucu bırakmıştı. Belki bir şeyleri öğrenmemi istediği için başka bir şey de gizleyebilirdi. Bilmiyordum ama artık bakacaktım.

Zamir başını onayla salladı. Ayağa kalkarak bana elini uzattı, çelişki barındıran ela harelerimle yüzüne baktım. Elini tutarak ayağa kalktım ve sanki ateşe dokunmuşum gibi anında elimi çektim. Beni eve doğru giden yola yönelttiğinde bedenimden titreme dalgası geçmişti.

İzlendiğimizi hissediyordum. Gözlerim panikle dolarken sessizce, "İzleniyoruz," dedim.

Sakin sesle, "Biliyorum," dedi. Benim aksime oldukça rahattı tavrı.

"Korkuyorum."

"Ateş etseler bu zamana kadar ederlerdi. Başka bir maksatları var."

Ona gözümün ucuyla baktım. "Ne gibi?"

"Sen."

Titredim. Zamir birden kolunu omzuma atarak ilerlemeye devam etti, adım atacak gücü kendimde bulamıyordum. Birlikte anayoldan geçip caddeye çıktık, Zamir ansızın elimden tuttu. Sıcak avucu soğuk tenimle temas ettiğinde bedenime kıvılcım düşmüş gibi yandığımı hissettim. Ama bu sefer elimi çekmedim. Marketin arkasına geçip dar bir sokağa girdik, kendinden emin bir şekilde önden yürüyordu. Buraları gerçekten tanıyor gibiydi. Dar sokaktan sonra daha geniş bir sokağa girdik. Burası çocukların top oynadığı, kadınların oturup çay içerek muhabbet ettiği bir yerdi. İleride bir kahve gördük. Tam bir Türk mahallesiydi. Bana yabancı gelen ama aslında benim özüm olan bir yerdi.

HALEFWhere stories live. Discover now