V.

32.5K 1.8K 535
                                    

Güne tam anlamıyla mükemmel bir giriş yapmıştım. Sabah kalktığımda, evde yalnızdım! Hava Ekim'in sonlarına göre oldukça sıcak ve güneşliydi. Bu da demek oluyordu ki, kalın ve sıkıcı giysiler yerine güzel, rengârenk giysiler giyebilirdim.

Kahvaltımı salonda yaptım. Kocaman bir ekmeğin arasına bulduğum her şeyi doldurdum. Yirmi dakikalık bir anime izlerken, evde yalnız olmanın ve kuralları yıkmanın vermiş olduğu keyfi sonuna kadar çıkarıyordum. Küçük, meyve bıçağıyla ekmeğimin kalanına biraz daha çikolata sürdükten sonra, gözlerimi kapatarak yoğun hazzı karşıladım. Şu dünyada kakao çekirdeğinden yapılmış her şey insanı mutluluğa sürükleyebilirdi. Bugün ne kadar kötü olabilirdi ki?

Ekmeğim bittiğinde, kırıntıları teker teker avucumun içine toplayarak oturduğum yerden kalktım. Sonra ayağım halıya takıldı ve neyse ki koltuğa orta düzeyde bir iniş gerçekleştirdim. Bir yerime zarar gelmemişti. Sorun yoktu. Süt koyduğum bardağı ve bıçağı almak üzere koltuktan tekrar kalktığımda, dehşet tam anlamıyla beynime sıçramıştı.

Bitmiştim.

Kelimenin tam anlamıyla, sıçmış vaziyetteydim.

Bir elimle ağzımı kapatarak, bıçağın yırtmış olduğu koltuk derisine baktım. Muhtemelen üzerine düştüğümde yapmıştım bunu. Yırtık o kadar net bir yerdeydi ki, Onat'ın görmemesi imkânsızdı. Burayı fark ettiği anda yeni ev deneyimim başladığı gibi sonuçlanacaktı. Oysaki daha taşınalı dört gün olmuştu sadece.

Kendime o kadar çok kızmıştım ki, sinirimden gözlerim doldu. Bana içerde yemememi söylemesine rağmen onu dinlememiştim. Suçun tamamı bendeydi. Bana ne söylese haklıydı. İşin kötüsü beni evden attığı takdirde bir yer bulamazdım. Ne yapacağımı düşünmeye çalıştım ama aklıma alternatif hiçbir şey gelmedi.

Koltuğun derisi yırtılmıştı.

Geri dönüşü olmayacak bir biçimde.

Telefonumu elime alarak Gülten ablanın numarasını buldum ve uyumuyor olması için dua ettim. Birkaç çalıştan sonra, çok şükür cevap vermişti.

"Nazlı?" diye sordu yorgun bir sesle. Arkadan Pars'ın ağlama sesi geliyordu.

"Gülten abla," diye sızlandım panik bir hâlde. "Ben bir halt yedim."

"Ne oldu? Bir şey mi oldu sana iyi misin?"

"Hayır, öyle bir şey değil," dedim içimden keşke öyle olsaydı diye geçirerek. En azından evsiz kalma tehlikem olmayacaktı. "Sana ev sahibimden bahsetmiştim. Epey kuralcı, titiz bir adam demiştim. Bugün, yanlışlıkla koltuğunun derisini yırttım."

İçimi çekerek koltuğa bir göz attım. İçindeki beyaz şeyler dışarı doğru fırlamıştı. Zaten güzelim koltuğu durup dururken mahvedebilecek tek kişi bendim. Bu kadar dikkatsiz olmaktan nefret ediyordum.

"Hasar çok mu büyük?" diye sordu Gülten abla beni bildiğinden.

"Galiba."

"Resmini çekip whatsapp'tan at bakayım."

Sesini hoparlöre alarak kameraya girdim ve vahim yırtığı çekerek Gülten ablaya gönderdim. Mesajı aldığında derin bir of çekti.

"Biliyorum," dedim sadece.

"Dikmen gerekiyor," dedi Gülten abla ciddi bir sesle. "Evde hiç iğne iplik var mı?"

*

İğne ve ipliği evin her yerinde aramama rağmen elbette ki bulamadım. Bakmadığım tek yer, Onat'ın odası ve girmenin tamamen yasaklandığı şu gizemli odaydı. Oraya bakamayacak kadar korkak olduğum için, son çare Onat'ın yatak odasına bakmaya karar verdim. Hiç sanmıyordum ama şansımı denemeye değerdi.

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin