On dört Şubat, Cumartesi sabahı saat yediyi elli beş geçe Onat'ın telefon zilinin ikinci kez ısrarla çalması ile gözlerimi araladım. İlk başta zil sesinin Onat'ın ısrarcı alarmı olduğunu düşünmüş olmalıyız ki, Onat'ın bacaklarımın arasındaki bacağı yalnızca huysuz bir şekilde kıpırdanmıştı. Yüzünü saçlarıma sürterek alnını enseme doğru dayadı ve tekrar uykuya dalabilmek için telefonundaki sesi duymazdan geldi. Ben ise uyku ile uyanıklık arası bir yerlerde, hangi günde olduğumuzu anımsamaya çalışıyordum.
Onat'ın telefonu çalmayı bıraktıktan yaklaşık on saniye sonra bu kez benim telefonumun melodisi başlamıştı. Sesli bir şekilde nefesimi verdikten sonra Onat'ın kollarından sıyrılarak doğruldum ve elimi komodine uzattım. Arayan Tufan'dı.
"Efendim?" diye açtım telefonu uykulu bir sesle.
"Hele şükür sonunda birinize ulaşabildim," dedi Tufan aşırı enerjik bir tonla. "Hadi hızlıca ayılın ve yarım saat içerisinde çantalarınız hazır bir şekilde binanın önünde olun."
"Ne?" Henüz beynim çalışmaya başlamamıştı bu yüzden Tufan'ın cümleleri zihnimde anlamlı bir şekle girmiyordu.
"Kendinize bir gecelik çanta hazırlayıp yarım saate aşağıda olun," diyerek tane tane konuştu Tufan bu kez. "Sapanca'ya gidiyoruz."
"Ne diyor?" Onat araya girdiğinde ona doğru dönmüş ve kendi cevapsız çağrılarını incelerken görmüştüm onu. Kaşları çatılmıştı.
"Sapanca'ya gidiyormuşuz," dedim anladığım tek şeyi söyleyerek.
Uzanıp telefonu elimden çektiğinde boş bakışlarla yataktan inmesini izledim Onat'ın. Konuşmak için odadan çıkmayı tercih ettiği için ne konuştuklarını duyamıyordum fakat şimdi kendimi biraz daha ayılmış hissetmeye başlamıştım. Ellerimle yüzümü ovuşturarak sabahın köründe uyandırıldığım için küfür ettim. Güzel rüyalar görüyordum oysa ki!
Onat tekrar odaya dönene kadar ellerim yüzümde oturmaya devam etmiştim. "Sürprizlerden nefret ediyorum," dedi Onat burnundan soluyarak gardrobunun kapağını açarken. Kaşlarımı hafifçe çatarak ona doğru baktığımda, eline aldığı birkaç kıyafeti yatağın üzerine fırlattığını görmüştüm.
"Ne sürprizi?" diye sordum aptal aptal. "Sapanca'ya gerçekten gidiyor muyuz?"
"Tufan çoktan her şeyi ayarlamış. Israr etti. Senin yardımından ötürü minnet borcuymuş." Minnet borcu? Alt tarafı ödül töreninin ortasına dalıp kendimi rezil etmiştim. Herhangi bir karşılık da beklememiştim çünkü bunu en yakın arkadaşımın mutluluğu için yapmıştım. Tufan'ın kendini borçlu hissetmesine bir miktar üzülmüştüm. Hem hala neden Sapanca'ya gideceğimizi de anlamamıştım. "Neyi ayarlamış ki Tufan?" diye sordum yataktan atladığımda.
"Bir gecelik tatil." Onat dönüp vereceğim tepkiyi ölçmek üzere yüzümü inceledi. "Dördümüz için rezervasyon yaptırmış."
Gözlerimi kırpıştırarak bir süre ona baktım. Her şey yavaş yavaş yerine oturmaya başladığında şaşkınlıkla aralamıştım dudaklarımı. Dördümüz. Tufan ve Engin. Onat ve ben. Sevgililer gününde? Onat bunu nasıl kabul etmişti? Ben bugün en fazla birlikte yemeğe falan çıkarız diye düşünüyordum oysa şu anda hafta sonunu geçirmek üzere Sapanca'ya gidiyorduk. Hem de sabahın köründe...
"E iş ne olacak?"
"Tufan ayarlandığını söyledi. Hem senin hem de Engin'in." Bu çok olağan dışıydı. Acaba işten mi kovulmuştum? Şu sıralar kovulsam bunu yadırgamazdım. Fazla sorgulamamaya karar vererek başımı salladım ve kendi çantamı hazırlamak üzere harekete geçtim. Sapanca'ya gidiyor olduğumuza inanamıyordum, hem de sevgililer gününde. Yanımda olmasını istediğim insanlarla bir günlük tatil yapacak olma düşüncesi içimi heyecanla doldururken Onat ile koordine bir şekilde hazırlanıyorduk. Hem rahat hem de şık bir şeyler alarak çantamı hazırladığımda Onat'ın odadan çıkmasını fırsat bilerek hediyelerimi de çantanın dibine yerleştirip fermuarı çekmiştim. Bu hediyeleri Engin ile birlikte çıktığımız alışverişte almıştım. O Tufan için seçmişti ben Onat için. Sevgililer gününde ikimizin de sevgilisi olması durumunu ilk kez yaşadığımız için epey vakit harcamıştık dün akşam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Maviyle Buluştuğu Çizgi
RomanceÖğrenciliği ve garsonluğu eş güdümlü olarak yürütmeye çalışan Nazlı, kendi halinde tek başına yaşayıp giden bir kızdır. En yakın arkadaşı Engin ve uzun süredir platonik aşık olduğu Buğra ile doldurduğu küçük dünyası, bir gün çalıştığı kafeye gelen b...