Final haftası korkunç bir şekilde yorucu ve hırpalayıcı olsa da, bittiğinde insana tarifi mümkün olmayan bir iç rahatlaması sunuyordu. Uykusuzlukla geçen bir haftanın ertesinde, son finalimi vermenin haklı gururu ile kendime on iki saat uyumak için izin vermem işten bile değildi. Eve gelip ölü gibi kendimi yatağa atmış ve sabaha kadar hiç uyanmaksızın uyumuştum. Geçtiğimiz yılda da olduğu gibi, Ülker Bey üniversite öğrencisi olan çalışanlarının yarı zamanlı vardiyalarını, akademik tatil girdiği gibi tekrar düzenlemişti. Buna göre haftanın üç günü gündüz, üç günü akşam vardiyasında çalışacak olmam harika bir haberdi.
Kafeye gittiğimde, Ülker Bey öğleden sonra geleceğini duyurduğu için bana herhangi bir iş bırakıp bırakmadığını öğrenmek üzere odasına gitmiştim. Ülker Bey birkaç kez benden maaşımı ikiye katlayan özel durumum için yardım talep etmişti. Her biri kolaylıkla kavranabilinen, pek kafa ağrıtmayacak ufak tefek işlerdi. Doğrusu bunun için neden bana ihtiyaç duyduğunu bile anlayamamıştım ama benim için sorun yoktu. Müşteriler için oradan oraya koşturup daha azını alırken, birkaç saatini masa başında oturarak geçirip fazladan aldığım para ekmeğime yağ sürüyordu. O günün sabahında, haftanın tüm hasılatını hesaplayıp ardından kafe için gerekli malzemelerin tedariğini sağlayan firmalarla görüşme yapmıştım. Yapacak bir işim kalmadığında ise, önlüğümü üzerime geçirerek çalışma arkadaşlarıma yardım etmeye karar vermiştim. Kafe son derece kalabalıktı. Üniversitelerin tatile girmesi, bizim işlerimizin daha fazla açılması anlamına geliyordu.
"Akşam çalışmayacak olmak o kadar güzel ki," dedi çalışma arkadaşlarımdan biri olan Ahmet, siparişini teslim etmesinin ardından yanıma gelerek.
"O kadar uzun süredir akşamları çalışıyorum ki, akşamüstü ve sonrası nasıl geçirilir unuttum inan." Başımı iki yana sallayarak içimi çektim. Hava zaten çok erken kararıyordu, günümün büyük çoğunluğu okulda geçtiği için gündüzün tadını çıkaramıyordum. Kalan vakitte de durmadan çalışıyordum.
Boşalan bir masayı hızlıca toparladığım sırada, camların ardında havada savrulmaya başlamış kar taneciklerini görmüştüm. Yılbaşından bu yana hiç kar yağmamıştı. Bugün gökyüzü yüklü gri bulutlarla kaplıydı fakat onların yağmur bulutu olduğunu sanmıştım. İçim mutlulukla dolup taşarak tepsimdeki boşları mutfağa bıraktım ve deponun arkasındaki kapıdan çıkarak pamuk pamuk yağan karı daha yakından izlemeye karar verdim. Üzerimde oldukça kalın bir kazak vardı, çıkmadan önce Onat'ın benim için aldığı bereyi de başıma geçirmiştim. Doğrusu nereye gidersem gideyim bereyi, atkıyı ve eldiveni yanımda götürüyordum.
Avucumu açarak kar tanelerinin elime düşmesini ve hızla erimesini izledim. Hava soğuk ama sakindi. Son derece huzurlu bir anın ortasındaydım. Hiç rüzgar esmiyordu, caddeden gelen sesler bir süreliğine azalmıştı. Gözlerimi kapattım ve kar taneciklerinin kirpiklerime düşmesine izin verdim. Burnumun ucuna, dudaklarıma, yanaklarıma... Kendimi tüy kadar hafiflemiş hissediyordum o anda. Yaşamayı seçtiğim hayat için şükrediyordum. Evrenin bana getirileri için, yolumun kesiştiği insanlar için, yüreğimde hissettiğim sevgi, dostluk ve mutluluk duygularının varlığı için. Kar taneciklerinin eriyişini tenimde duyumsadığım için. Mutluluk gerçekten her yerde saklıydı. Yalnızca onu keşfetmek ve keyfini çıkarabilmek bizim elimizdeydi. Tüm acılara ve imkansızlıklara inat, yaşamaya değer her şey her zaman bir yerlerde mevcuttu.
Göz kapaklarımı tekrar açtığımda, kalp atışlarım düzenli bir ritim tutturmuştu. Kendimi tazelenmiş hissediyordum. Kendi kendime gülümsedim ve kafeye tekrar girmek için arkamı döndüğümde görmeyi hiç beklemediğim Buğra ile karşı karşıya geldim. Kaşlarım hafifçe çatılırken, deponun kapısının önünde dikilmiş ne aradığını sorguluyordum. Bir eli merdivenleri tırabzanına dayalıydı ve bana bakıyordu Buğra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Maviyle Buluştuğu Çizgi
RomanceÖğrenciliği ve garsonluğu eş güdümlü olarak yürütmeye çalışan Nazlı, kendi halinde tek başına yaşayıp giden bir kızdır. En yakın arkadaşı Engin ve uzun süredir platonik aşık olduğu Buğra ile doldurduğu küçük dünyası, bir gün çalıştığı kafeye gelen b...