29. Bölüm: "DESBUNDA"

23.8K 1.6K 499
                                    

     Babamın bana hep uzak olduğunu hissederdim. Fiziki uzaklık değildi asıl mesele. Hep yan yana olduğumuz halde nasıl olduğumu bilmezdi, o gün evde neler yaptığımı sormazdı, başıma iyi veya kötü bir şey geldiğinde bunu bilmezdi, okulda neler yaşadığımı merak etmezdi, derslerim konusundaki bilgisi temel şeylerle sınırlıydı. Okul numaramı bilmezdi, öğretmenimin adını da. Karne günü okula gelmezdi, 23 Nisan merasiminde tek başıma şiir okurdum, 19 Mayıs günü tek başıma protokolün önünde yürürdüm. Uzaklardan bana bakıp el sallayan ailem hiç olmamıştı.

     Ben büyüyordum, ilk okulu kendi çabalarımla bitirdim, orta okula başladığımda kıyafetlerimin bana dar gelmesinden büyüdüğümü fark etmişti. Ayakkabılarım topuğumu yaralıyor, kazaklarım bileklerime kavușmuyordu. Saçlarımı örmeyi öğrendiğimde orta okulu yarılamıștım. Okulda tüm gün ders dinleyip eve gelince ev işleriyle ilgilenirdim. Yemek yapıp kıyafetlerimizi yıkamak, sonrasında diğer rutin işleri yapmak saatlerimi alırdı. Hiç yaşıtlarım gibi hobilerim olmamıştı. Dışarıda arkadaşlarımla vakit geçirebileceğim ekstra bir zamanın da.

     Benimle göz teması bile kurmazdı eve geldiği zaman. Babam çok gülmezdi; annem hiç gülmezmiș. Babam sabah çok erken işe gider akşam da çok geç gelir bazen de gelmezdi. Geldiği günlerde ise televizyon karşısında uyuklardı, benimle sohbet etmezdi. Bir koltuğu vardı en köşede, oradan kalkmaz emirler yağdırırdı bana. Yemek saati, meyve saati, sigara saati, nargile saati. Şimdi de uyku vakti.

     Annem başına buyruk bir kadın değilmiș, başı hep öndeymiș, her söyleneni yapar; babama neredeyse itaat edermiș. Babam bunları üstü kapalı bir şekilde anlatınca beni çok sinirlendirirdi çünkü sesini çıkarmayan kadın esir olurdu hep. Babamın eli hep tütün kokardı, bayram sabahları elini öpünce o tütün kokusu genzime kaçardı. Babam dışarıda vakit geçirmeyi çok severdi; ben ev insanıydım. Sabaha kadar gelmediği geceler evde tek kalınca çok korkardım. Bazen çok yağmur yağardı, sabaha kadar uyuyamazdım. Bazen depremler olurdu, yine uyuyamazdım. Sabah sanki hiç gitmemiş gibi gelir, kahvaltı hazırlamamı isterdi.

     Hiç beraber vakit geçirmedik. Aile ilişkilerimiz hep kopuktu, annemden sonra babam bambaşka biri haline dönüşmüştü. O ilk halini hiç tanıyamamıș olsam da fotoğraf albümlerinden babamın anneme ve bana nasıl aşkla baktığını görüyordum; o fotoğraflar babamın nasıl değiştiğini ispatlıyordu. Babamın bana karşı bir öfkesi vardı sanki. Ben büyüdükçe anneme benziyor, onu üzüyormușum. Bana bakınca annemi hatırlıyor bu yüzden beni görmek istemiyormuș. Bunu o cezaevine girdiğinde ben de yetimhaneye verildiğimde ilk kez ziyaret etmek istediğim gün gardiyandan öğrenmiştim. O günden sonra da hiç gitmedim, sonrası malum. Cengiz ve boşa giden on beş sene.

     Okulumun olmadığı günler de olduğu günler de evi çekip çevirmek bana düşüyordu. Çok küçük yaşlarda tüm ev işlerini sırtlamam beni çok yoruyordu. On yaşlarındaki bir çocuk nasıl bilsin tüm o işleri? Ben biliyordum, yaşayarak öğrenmiştim hepsini. O günler daha sık ağlardım. Bir an önce büyüyüp o evden gitmek isterdim. İnsanlar tüm suçu kötü anılarını yaşadıkları şehirlere veya evlerine atardı. Çoğu İstanbulʼa öfkelenirdi, çok duyardık şairlerden. Ben evimden nefret ediyordum. Annem burada ölmüştü. Bir koltuğu bile değişmemiștik. Bu ev bana, ben olduğumu unutturuyordu.

      Şimdilerde yıkılmıştı o ev. Üzerinden yol geçmişti. Birkaç asfalt ile kapatmışlardı tüm anıları, tüm hikâyeleri. Bir gün arabam ile tesadüfen üzerinden geçtim o yolun. Kalbim sıkıştı, nefesim kesildi. O günden sonra çok dikkat ettim o yola girmemek için.

     Annem ben bebekken ölmemiş olsaydı şu an bu mektubu okumayacaktım. Eymen de olmayacaktı belki. Hepsi bir zincirin halkasıydı, ayrı ayrı bir şey ifade etmiyorlardı ama aralarındaki bağlantı keşkelerimi su üstüne çıkarıyordu. Çok arkadaşım yoktu bu yüzden görmüyordum başka babaları. Tüm babalar böyle sanıyordum. Herkesin babası böyle mesafeli ve soğuk sanırdım. Yaşım büyüdükçe ve bazı şeyleri kavramaya başlayınca ailemi eleştirmeye başladım. Bir gün babamla kavga ettik, evi başıma yıktı yine de el kaldırmadı bana. O günün akşamında polisler kapımıza geldi, arkada da bir pedagog. Bir cinayet işlemiş. Babam hapishaneye, ben yetimhaneye. Hiçbir zaman öğrenemedim kimi öldürdüğünü. Hiçbir zaman da öğrenmek istemedim hâlâ hayatta olup olmadığını.

Themisʼin GözyaşlarıWhere stories live. Discover now