6. Bölüm: "ÇIĞLIK"

27.7K 2.1K 2.6K
                                    

Herkese merhaba. 6. bölüm ile karşınızdayım. Umarım severek okursunuz. Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum💜💛

     Bedenim benimle yabancılık çekmeye başlıyordu. Ciğerlerime dolan acı oksijenin kabullenmediği bazı şeyler vardı. Hayır, diyordu. Bu ruh senin değil bu beden senin değil bu kemikler senin değil bu hızla atan kalp senin değil. Bacaklarım gayriihtiyari bağımsızlığını ilan etmek ister gibi beni terk etmek istiyordu. Kollarım bacaklarıma hızlanması için kürek çekmek istemiyordu, arsız sularda kulaç atmak istiyordu.

     Kaybedecek bir şeyim yok demiştim, aptalca olduğunu bile bile. Küçük bir kız çocuğunun yaslandığı duvar olabilmek; onu her anında mutlu edebilmek; onun annesi, babası, dostu olabilmek herkesin başarabileceği bir şey değildi. Ben, yetimhaneden kaçmış o yetim ve öksüz küçük kız çocuğu; karanlığın onu bir canavar gibi yutacağı sırada elinden tutup aydınlıklara sürükleyen biriyle karşılaşmıştım.

     Eymen benim hayatımdaki koltuk değneklerimdi. Hayattaydım ama onlar olmadan adım atamıyordum. Hatta konuşamıyor, gülemiyor bir hayat belirtisi gösteremiyordum. Tüm bunları Eymen sayesinde gösteriyordum. Cengiz ile geçirdiğim her gün eğer intiharı düşünmediysem bu Eymen sayesindeydi ve benim şimdi ne pahasına olursa olsun Eymen'i kurtarmam gerekiyordu. Çünkü geçen o kadar senede benim için yaptıklarının borcunu başka türlü ödeyemezdim.

     Koşarken bir yandan da telefonumu elime aldım. Şarjım bitmişti. Bacaklarıma yüklenip ciğerlerim yanana kadar koşmaya devam ettim. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Ama koşuyordum. Çünkü Eymen'i kurtarmak benim elimdeydi. Yetişmem gerekiyordu. Bir insan çıkmalıydı karşıma. Eymen'i arabasından uzaklaşmasını söylemem için kahrolasıca bir insan görmeliydim. Ne var ki yollar bomboştu. Bir Allah'ın kulu bile yoktu. Bir telefon kulübesi bile yoktu. Hiçbir şey yoktu.

     Ağlıyor muydum? Yüzümü jilet gibi kesen soğuğa inat yanaklarım sıcacıktı. Ciğerlerimden gelen hırıltılı ses boş sokaklarda kulaklarıma doluyordu. Bir sokak lambası direğine elimi koyup soluklandım. Saate bakabileceğim bir yer bile yoktu. Çıldırmak üzereydim. Eymen göz göre göre ölebilirdi. Bir an Cengiz'in beni telaşa sokmak için kurduğu adice bir plan olduğunu düşündüm. Ama bunu bir varsayım olarak bırakamazdım. Eymen'in iyi olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı.

     Biraz dinlenip tekrar koşmaya başladım. Epey zaman geçmişti, epey. Ortada kimsecikler yoktu. Artık ümidim kesilmişti. Eymen'i kaybetmiştim. Aptal bir adamın hırsı yüzünden en sevdiğim dostumu kaybetmiştim.

     Otobanda koşar adımlarla ilerleyince uzaklardan bana doğru yaklaşan bir araba farı gördüm. Hem mutluluktan hem de üzüntüden çocuklar gibi ağlıyordum. Hiç düşünmeden kendimi yola attım. Yolun tam ortasında ağlayan bir kadın görmeyi düşünmemişlerdi elbette. O yüzden çok ani frenle duran araban çıkan bir aile telaşla yanıma yaklaştı.

"İyi misiniz? Hanımefendi? Niçin bu saatte yoldasınız?" diyorlardı sanırım. Ama ben hiçbirine cevap veremedim.

"Telefonunuzu kullanabilir miyim?" diyebilmiştim güç bela. "Lütfen bu benim için çok önemli." yalvarır gibi gözlerine baktım. Kadın tereddütle yüzüme baktı. Normal olmayan o kadar şey olmuştu ki bu o kadar da önemli değildi benim için.

"Tabi ki. Buyurun." demişti adam ve telefonunun kilidini açıp elime tutuşturdu.

     Ezbere bildiğim Eymen'in numarasını yazıp aradım. Birkaç defa çalınca her şey için geç kaldığımı düşündüm. Açan olmadı. Hıçkırıklara boğulduğumu gören kadın arabadan su getirdi.

Themisʼin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin