VEDA

24.2K 1.6K 224
                                    

     Uzun tutmak istemiyorum, nereden başlayacağımı da bilemiyorum. Farkında olmadan hep aynı şeylerden bahsettiğimi fark ettim, bu beni biraz üzdü. Lise üçü bitirmeme çok az kalmıştı. Mavi Kelebek bitmiş, hatta son 19 bölümü çoktan silinmişti. Silinmeden önce Asya'nın taslağı oluşmuştu az çok. Silindikten sonra uzun süre kendime gelemedim, çok ağladım, çok kez bir daha yazmayacağım dedim.

     Fakat dayanamadım. Tarih 11 Mayıs 2016ʼyı gösterdiğinde taslağını oluşturduğum kurguyu yazmaya başladım. Yazarken ilk kez acı çekiyordum. Bir işkence gibiydi adeta yazmak. Aynı şeyleri yeniden yaşamaktan deli gibi korkuyordum. Mavi Kelebekʼi kendi içimde yaşatmış, kendi içimde büyütmüş ve yine kendi içimde öldürmüştüm. Bir kişi bile okumamıştı. Asya da mı öyle olacaktı? Asyaʼyı da mı kendi içimde yaşatacaktım?

      Ağustos sonuna kadar elimden geldiği kadar yazmaya devam ettim fakat eskisi gibi olmadığını fark ettim. Artık içimden gelmiyordu, eski gücümü kaybetmiştim. Ki hâlâ hiç kimse okumuyordu. Elimde birikmiş 3 bölüm vardı, finale kadar belirlenmiş taslak ise sadece zihnimde konaklıyordu. Ve bıraktım.

     Bir kişi, bir insan evladı. Yoldan geçen, nefes alan herhangi bir insan okuyup "idare eder" bile deseydi eğer, devam edecek gücü bulurdum kendimde. Kimselere söylemedim yine, anlatmadım. Ve seneler geçti. 2020ʼnin Mayıs ayına gelmiştik. Deli gibi kitap okuyordum ve tam o sıra ASYAʼyı hatırladım. Bir yerlerde yazılmaya bekleyen bir kurgu vardı, ne oldu acaba o?

     Mayıs ayında o üç bölümü okudum. Mavi Kelebekʼin senelerdir üzerimden geçmeyen o etkisi yüzünden devam etmeye korkuyordum çünkü yazmak bana zarar vermişti, mental olarak çökmüştüm. Birkaç kısa hikâye yazarak ufak ufak dönüş yapmaya başladım ve o sıra bir insan tanıdım. Beyza Demirkubuz.   

     Kalemim için aranan kanmış meğer. Kurguma dair bir şey bilmiyordu, beni de tanımıyordu ama zaman geçirdikçe ve birbirimizi tanıdıkça avuçlarımdan kayan o umudu ellerime verdi. Acaba devam etsem mi demedim ona hiç. Benim böyle bir kurgum vardı ne düşünüyorsun bakar mısın da demedim. Ben kendi içimde bir savaş halindeyken onun kalemim hakkındaki yorumları ile bir cesaret devam etme kararı aldım. Beyza okumadı, yaşadı. Yazmış kadar duygulandı. Öyle anlar geldi ki bir insan bu kadar da hissedemez der olmuştum artık. En güzel iyi kilerimden. Çok şey derim buraya, belki sayfalarca. Fakat hep derim ki kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlarda ağızdan firar eden bir "İyi ki" her şeyi özetliyor.

     Ulaş Kırbaş yapıcı yorum ve eleştirileriyle beni her zaman dik tuttu. Yaşamış gibi okudu, yaşamış kadar üzüldü veya sevindi. Bir erkek olarak böyle hissetmesine bugün bile şaşırıyorum. Abdullah Karakeçili, herkesten önce bölümlerimi okuyan kişi oldu. Ön yargılarını yıktım, nefret ettiği çoğu şeyi sevdirdim. Manevi desteklerini bir an olsun bırakmadılar. Dram ağırlıkta bir hikayeyi sevmezler diye düşünürken önce onları gördüm yanımda. Bu beni daha da mutlu etti çünkü en başından beri herkese, her yaş grubundan insana hitap etmek istiyordum.

     Sadece o değildi beni dik tutan. Yüsra, Selin Babalık, Senanur, Gurbet Kaya, Feyza Can, Azize Koç, Lâl, Elif Aktaş, Ali Osman Kaya, Ela Gülbek, Gökçe Naz İspir, Zeynep Aydın, Türkan Tunç, Tuana Şener, Şeyma Nur Şener, Esra Solmaz, Ayfer Takran, Şerife Okyay, Rümeysa Günay, Aslı Akar, Özgül Sema Yılmaz, Yağmur Özel, Emine Sever, İrem Çakır, Sevcan Kömürkara. Bu saydığım tüm isimler farkında olmadan gücüme güç kattı. Hepsi hakkında çok şey derim, hepsi çok kıymetli benim için.

     Sadece bu isimlerde de değil. Görmediğim, bilmediğim, hiç tanımadığım, arada bir yorum yapan, bazen de sadece oy verip geçen okuyucularım benim için çok kıymetli. Ufacık bir yorum bile beni güçlendirmeye yeterken her okuyan bağrına bastı, beni de mutluluktan ağlattı.

     Saydığım tüm bu isimlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Asyaʼyı benimle birlikte yaşatıp, benimle birlikte büyüttükleri için. Ben şu an bu konuşmayı yapıyorsam eğer bu onların sayesinde.

     20 Haziran 2020 günü seneler önce yazdığım o bölümü sizlerle paylaştım ve mükemmel geri dönüşler aldım. Bu beni daha da cesaretlendirdi. Biraz da üzdü çünkü devam etmek için bu kadar sene beklemiş olmak başlı başına bir hataydı. Asya daha önce bu platformda 3 bölümü ile yer alıyordu. Hiç etkileşim yoktu, oysa aynı cümleler yazılırdı. Belki de doğru zamanda doğru yerde olmakla alakalıydı her şey.

     Anlatmak istediğim çok şey vardı hikâyemde. Güçlü kadın profili çizmek istemiştim. Her şeye rağmen bir yolunu bulup bir başına zorluklarla mücadele eden kadınları yazmak istemiştim. Tecavüzün, erkek egemenliğinin, zorbalığın, psikolojik ve fiziksel şiddetin, ne boyutlarda olduğunu en gerçekçi bir tarzda anlatmak istemiştim.

     Karakterlere can verdim, onları güldürdüm, yeri geldi ağlattım. Hepsi gerçekmiş gibi gelmeye başladı bir süre sonra. Şimdi ise hepsine veda ediyordum ve mutlu olmam gerekirken bu beni haddinden fazla üzüyor.

     Ben başardığımı düşünüyorum. Her şeye, herkese rağmen, çok yorulmama rağmen alnımın akıyla bitirdiğimi düşünüyorum ve belki de ilk kez kendimle gurur duyuyorum.

     Tekrardan yanımda olan, okuyan, yorumlayıp eleştiren herkese teşekkür ediyorum. Umarım amacıma ulaşmış ve o duyguları size aktarmayı başarmışımdır. Ben çok uykusuz kaldım, çok yoruldum, çok kez yeniden bırakmak istedim. Böyle anlarda elimden tuttuğunuz için teşekkür ediyorum hepinize.

     İyi ki devam etmişim, iyi ki yılmadan finale kadar yazmışım. Nice kurgularda görüşmek üzere...

     Hadi şimdi Asya hakkında sohbet edelim. Asya deyince aklınıza ne geliyor? Sizin için ne ifade ediyor? Neden bu kadar sevdiniz veya neden sevmediniz? Asya'yı raflarda görmek ister misiniz? İsterseniz hangi yayınevi ile görmek istersiniz? Neden Asya okumayı tercih ettiniz? Sizi en çok üzen / en çok mutlu eden / en çok sinirlendiren / en çok etkileyen sahne neresiydi?

     Hoşça kalın. Sizleri seviyor, minnetle veda ediyorum...

Themisʼin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin