8. Bölüm: "BUZDAN KALELER"

25.7K 2.1K 2K
                                    

Tekrardan merhaba herkese. İki gün art arda bölüm atmanın heyecanı içerisindeyim. Aslında tek heyecanım bu değil. Bu çok özel bir bölüm oldu çünkü çok sevdiğim bir okurumun özel isteği üzerine böyle bir bölüm yazdım. Şöyle ki; bu bölüm sadece Eymen ve dünyası üzerine yazıldı. Gerek şarkı gerek medya sadece Eymen ve içinde 18 senedir tuttuğu aşkı ile âlâkalı. Bu yüzden benden böyle bir bölüm istediği için Yüsra'ya teşekkür ediyorum. İyi okumalar diliyorum.

Teşekkürüm bununla da sınırlı değil elbette. yazarken bana çok yardımcı olan, yeri geldiğinde yön veren, bir erkeğin sahiden sevebileceğini anlatan

ulass_7 arkadaşıma da teşekkür etmek istiyorum. Yardım ve desteğiniz için teşekkür ederim.

Eymen ve iç dünyasındaki savaşlar silsilesi...

     Tan yeri ağarmaya başladığında kuşların sesi sakin bir senfoniye başlayıp kulaklarıma geliyordu. Baş ucumda duran akşamdan kalma bir bardak suyu kafama diktim. Gök gürlemesi ile irkilen kuşlar yuvalarına çekilmişti. Sızıp kaldığım Seçkin'in yatağından kalkıp yarı çıplak cam kenarına geçtim. Gri bulutlar patronluk yapıyordu gökyüzüne ve içine çektiği yağmur huzmesini büyük bir öfkeyle toprakla buluşturuyordu.

     Biraz manzarayı seyredip üzerimi giymeden aşağıya indim. Seçkin salondaki koltukta yüz üstü uyuyordu. Üzerindeki battaniye dağılmıştı. Tam önündeki sehpada geceden kalma yiyecek ve içecekler duruyordu. Duvardaki saatin tiz sesi odada yankılanıyordu. Salondan bahçeye açılan kapıyı sürükleyip bahçeye çıktım. Kasvetli hava tüm bahçeyi bir yorgan gibi sarmıştı. Yanaklarıma tokat gibi düşen yağmur taneleri gri bulutların öfkesini açıklıyordu. Bahçede ne varsa her şey dağılmıştı ve toz toprak içindeydi. Masa ve sandalyeler alt üst olmuştu, salıncağın ipi incelmekten kopmak üzereydi. Kenardaki barbekünün her yeri is ve yağ tabakası ile dolmuştu. Tam karşımdaki havuz kuru yapraklarla ve toprak parçaları ile dolmuştu. Kirden suyun rengi soluklaşmıştı. Esen rüzgârdan ve Aralık soğuğundan tüylerim diken diken olmuştu.

     Islak çimlere uzanıp gözlerimi kapatarak tam karşıya baktım. Güzel kadın. Hayatımı bitiren aynı zamanda hayatıma anlam katan kadın.

     Bir saniye de olsa aklımdan çıksın isterdim. Sadece bir saniye kalbimin sıkışmayacağını bilerek derin bir nefes almak isterdim. Bir saniye de olsa yaşamak isterdim. Ama onsuz hayatım darma dumandı. Onsuz yok olurken onunla eriyip bitiyordum. İki ucu çıkmaz sokağa çıkan bir yoldaydım. Cennet ve cehennem arasında bir yerlerde kaybolmak üzereydim.

     Tenime yapışan, ellerime dokunan, ruhuma hapsolan bir şey vardı bu kadında. Yokluğunda ölüyor, varlığına doyamıyordum. Ondan vazgeçmek için evlendim, oğlum oldu ama bu kendi hayatımda olumlu etki yapmak yerine ona olan aşkımı daha da körüklemişti. Pişmanlıklarım onu tanıdığım gün başlamıştı ve günbegün artarak ellerime zincirler geçirmişti. Anahtar ellerimde olmasına rağmen, bile bile onun Cengiz'le evlenmesine müsaade etmiştim.

     Yağmur, içinde biriken acıları kusarcasına şiddetlenmişti. Altımdaki toprak çamulaşmış, üzerime bulaşmıştı. Ayağa kalkıp ani bir hamle ile kendimi havuza attığımda Seçkin'in sesini duyar gibi oluyordum. Şimdi ait olduğum yerdeydim, en dipte. Kuru yapraklar vücuduma batıyor dibe çöken topraklar ayaklarıma bulaşıyordu. En dibe oturup gözlerimi açtım. Seçkin havuz başında bana bağırıyordu.

     Askerde aldığım yoğun eğitim sayesinde suyun altında dakikalarca kalabiliyordum. Hatta ellerim, ayaklarım ve gözlerim bağlı olduğu halde suda hayatta kalabiliyor, dışarıya çıkabiliyordum. Ama eğitimini hiçbir yerde almadığım, istesem de alamayacağım bir şey vardı ki o da açık havada bile nefes alamayacak kadar güçsüz olmamdı. Bulunduğum her yerde duvarlar üzerime geliyordu. Birkaç çelişki silsilesiydi yaşadıklarım. Güneşli bir havada yanan bir mum ışığıydım, gece olmadığı sürece görünmeyecektim.

Themisʼin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin