4. Bölüm: "SIR"

34K 2.2K 3.3K
                                    

Medya; Yiğit

     Doruk'un teklifimi kabul etmesiyle ikimiz de neşelenmiştik. Şaşırmıştık da. Bu kadar kısa bir sürede böyle ani bir değişim ne ben bekliyordum ne de Eymen bekliyordu. Ama Doruk'un teklifimi kabul etmesinde annesinin etkisinin olduğuna yürekten inanıyorum.

     Gülüp eğlenerek son ses müzik dinliyorduk. Seçkin ve Nil yoldayken arayıp bir mekânın adresini verdiler. O mekâna doğru yol alırken hâlâ kendimi affettirmenin yollarını düşünüyordum. Eymen'in bana kırgın olmasına çok üzülüyordum. Sonra hiç süslü cümleler kurmadan özür dilemekte karar kıldım. Arabayı sahilde bir kenarda aniden durdurdum.

"Eymen." dedim sulanmış gözlerimle.

"N'oldu?"

"Özür dilerim." arabadan indim. Arkamdan geldi. Şimdiden kimsecikler yoktu loş ışığın aydınlattığı sokakta. Herkes evine çekilmişti. En büyük etken hiç şüphesiz durmak bilmeyen kar yağışıydı. Sıcacık arabamdan çıkınca iliklerime kadar üşümeye başladım.

"Ne için?" yaşadığım üzüntüden gözlerim küçücük kalmıştı. Kırpıştırarak masum masum Eymen'e baktım. Küçük bir kız çocuğundan farksız görünüyordum ve Eymen de bunu fark etmiş belli etmeden gülüyordu.

"Bugün seni kırdım. Çok! Hem de çok kırdım! Özür dilerim Eymen. Gerçekten öyle demek istememiştim." yerimde hafif hafif zıplayarak yaramazlık yapmış bir kızın abisine kendisini affettirmek için yaptıklarının aynısını yaptım. Sahiden işe yarıyordu çünkü Eymen gülümseyerek bakıyordu ve zıplamaktan yüzümü örten saçlarımı arkaya atıyordu. "Eymen bilmiyor musun seni ne kadar sevdiğimi?" yüzü aydınlandı. Gülümsemesi çoğaldı ama tek kelime etmedi. "Yemin ederim bilerek demedim öyle! Seni kırmak istemedim! Cidden söylüyorum!"

"Cidden söylüyorum?" kahkaha attı. Ellerimi Eymen'in omzuna koyup zıplamaya devam ettim.

"Eymen ne olur affet beni." başımı yana eğip dudak büktüm. Şimdi ise dışarıya çıkmak için annesinden izin almaya çalışan bir kız gibi olmuştum. "Lütfen. Bak! Eğer beni affetmezsen..!" gözlerimi yerde gezdirdim. Eymen de gülümsemeye devam ediyordu. "Eymen eğer beni affetmezsen..!" dizlerimin üstüne çökerek yere oturdum.

     Hava buz gibiydi ve kar, pantolonumun üstünde eriyor, beni daha çok üşütüyordu. "Kalkmam buradan! Sabaha kadar burada oturur soğuktan donarak ölürüm! Eymen yoksa sen beni sevmiyor musun?" hakikaten çok soğuktu. Dişlerim birbirine çarpıyordu. Kollarımı hızlı hızlı ovdum. Konuşurken sesim titriyordu.

     Eymen, aniden değişen yüz ifadesiyle kaldı. Kaşları çatılmıştı. Arkasını dönüp birkaç adım atarak benden uzaklaştı. İnat ettim, yerimden kalkmadım. "Eymen nereye gidiyorsun? Eymen gitme! Çok soğuk. Hava çok soğuk. Eymen yoksa beni affetmiyor musun? Bak sahiden kalkmam yerimden! Çok soğuk Eymen! Donuyorum!" birkaç adım ötemde arkası dönük kaldı. Neden dönmediğini, neden ruh halinin değiştiğini anlayamıyordum. "Beni sevmiyorsun."

     Hızla bana döndü. Ben hâlâ yerde oturuyordum. Benden uzaklaştığı hızdan iki katı bir hızla gelip beni yerden kaldırdı. Ağzımı açıp bir şeyler söyleme fırsatını yakalayamadan Eymen'in kolları arasında buldum kendimi.

     O kadar sıkı sarılıyordu ki nefes almakta güçlük çekiyordum. Isınmaya başlamıştım. Arabanın içinden telefonumum çaldığını duyuyordum ama bu ikimizin de umrunda değildi. Doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir şey umrumuzda değildi. Nerede bulunduğumuzun, nereye gidecek olacağımızın pek önemi yoktu. Dikildiğimiz sokakta Eymen ve benden başka kimse yoktu. Geçen arabaların sesi yok olmuştu. Kar yağışı da durmuştu sanki. Güneş açmıştı. Denizin köpüren hırçın dalgaları, dalgalara meydan okuyan tekneler ve denizde sürüklenen balıkları yakalama arzusuyla su üstünde uçuşan martılar kulaklarımıza dolan tek seslerdi sanki. Gözlerimiz kapalıydı. Farkında olmadan bir oyunun içine girmiştik ve gözlerimizi açıp konuşmaya başladığımız an büyü bozulacak, martılar denize düşüp ölecek, dalgaların boyu küçüklecek, güneş batacak, gri bulutlar gökyüzünü bir örtü gibi kaplayacak ve kar yağışı yeniden başlayacaktı. Başımı Eymen'in göğsüne yaslamıştım. Tam kalbinin üstüne. Güneş Eymen'in kalbinde saklıydı. Bir avuç büyüklüğündeki kalbine koskoca güneşi sığdırmıştı. Beni ısıtan Eymen'in güneşiydi. Eymen'in kalbiydi. Eymen'in ta kendisiydi.

Themisʼin GözyaşlarıKde žijí příběhy. Začni objevovat