33. Bölüm: "KÜLLERİMİZDEN DOĞACAĞIZ"

24K 1.6K 416
                                    

Herkese merhaba! Bu bölümü aylardır desteğini bir an olsun eksik etmeyen güzel kızım, ablasının uslu (!) kardeşi Gökçe'ye ithaf ediyorum. İyi okumalar, sizleri seviyorum.

 İyi okumalar, sizleri seviyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Bir şarkının ilk güftesi.

     Bir romanın ilk cümlesi.

     Bir filmin ilk sahnesi.

     Her şey bir ilk demekle başlıyordu. Onunla ilk tanışmamız, ellerini tuttuğum o ilk temas, gözlerine baktığımda gördüğüm o ilk zifiri boşluk, ilk seansımız, hiçbir şeyden habersizken ben, onun ilk ağlayışı ve daha niceleri sıra sıra gözümün önüne geldi. Asya bugün ilk kez kendini bu denli kaybediyor. Nisan bugün ilk kez bu kadar ümitsiz. Kalbim ilk kez bu kadar kırıldı.

     Bir bedeli olmalıydı.

     Ben hangi günahımın bedelini ödüyordum? Nisan hangi suçun cezasını yaşıyordu? Bedel ödemesi gereken ben değildim, Nisan hiç değil. Peki öyleyse neden kendimi Cengiz kadar suçlu hissediyordum? Neden çöpe fırlatılan bir kağıt parçası kadar değersiz hissediyordum?

     Hangi şehrin hangi semtinin hangi sokağında yürüdüğümü fark edemeyecek kadar kendimi kaybettiğimin bilincinde değildim. Kıyafetlerimin sırılsıklam olduğunu esen rüzgarın tüylerimi ürperttiğinde anlıyordum. Havanın karardığını şimşek çakınca sadece bir saniye aydınlanan gökyüzünden anlıyordum. Yanaklarımı gözyaşı kadar ıslatan başka şeyler de vardı.

     Bir yağmur damlası.

     Kollarımı iki yana açıp başımı göğe kaldırdığımda gözyaşlarımı gizlediği için Tanrıʼya şükranlarımı sundum. Gecenin merhametli kolları beni zehirli sarmaşık gibi sardığında Nisanʼın evine geldiğimi güç bela fark etmiştim. Sarhoş gibi bir o yana bir bu yana savrulmamdan endişe duyan insanlar canavar görmüş gibi kaçıyordu benden. Yüzlerine lakayt bir gülüş atarken bir daha kendimi sarhoş etmeyeceğimi söylüyordum.

     Oysaki hayır. Ben dinçtim, hiç olmadığım kadar. Ben dimdik karşısına çıkacak kadar güçlüydüm. Ben o adamın ne kadar aşağılık olduğunu tüm dünyaya haykıracak kadar kudretliydim. Beni yıkamazlar, sesimi bastıramazlar, yokmușum gibi davranamazlar. Ben susarsam herkes susar. Ben susarsam bir Nisan gider binlerce Nisan gelir.

     Gözyaşlarımı silme zahmetinde bulunmadım. Saç uçlarıma kadar sırılsıklam bir hale geldiğim halde üst üste zile bastım. Yelda Hanım iliklenmemiș hırkasını üst üste geçirip başını uzatarak baktı. Yüzündeki telaşı görmemek mümkün değildi.

"Nisanʼla biraz konuşabilir miyim?" milyon tane yağmur damlası dokunduğu halde çatlak olan dudaklarımı yaladım.

     Yelda Hanım yüzüme tereddütle baktı, biraz da acıdı. "Fakat söylemiştim, biraz rahatsız. Yağmur da çok fena. Siz de ıslanmışsınız."

Themisʼin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin