36. Bölüm: "SONSUZLUĞUN BAŞLANGICI"

24.1K 1.6K 947
                                    

Herkese merhaba! Belki de başladığımdan beri ilk defa bir bölümü neredeyse zıplayarak yazdım. Yazarken çok keyiflendim. Epey uzun bir bölüm oldu fakat bu bölümü daha kısa yazamazdım. Paragraf arasına yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar, sizi seviyorum.

Ayrıca bu bölüm için de yine bir Spotify listesi hazırladım. Ben çok eğlendim, umarım siz de eğlenirsiniz. Asya 36. Bölüm Müzikleri yazarak listeye ulaşabilirsiniz. Ayrıca link de paylaşacağım.

Bölüme başlamadan önce benim için çok özel olan bir insandan bahsetmek istiyorum. Şeyma Şener, benim için çok özel biri. Bir gün olsun desteğini eksik etmedi ve ASYA'nın daha iyi yerlerde gelmesi için çok çabaladı, hakkını ödeyemem. İyi ki varsın. 💜

    Bazen ne için hayatta olduğumu sorguluyordum. Ben doğmuştum, fakat neden? Hayatımın ne kadarından memnundum hiç karar verememiştim. Hayatım mücadele etmek, zorluklara göğüs germek, üstesinden gelmek, katlanmak, çoğu zaman da pes etmek ile özetlenirdi. Oysa sadece bunlar için doğmuş olamazdım.

     Ben yaşıyorum diyebilmeliydim, ben ciğerimi oksijenle doldururken gülümseyebilmeliydim, ben yeni diller öğrenmeli, yeni ülkeler gezmeliydim. Bir kadının zihnindeki en büyük gürültü o gün saç modelinin nasıl olacağı ile alakalı olmalıydı sadece. Oysa ben hiç öyle olmamıştım. Acaba bugün aç kalacak mıydım? Acaba bugün hangi gözüm moraracaktı? Acaba bugün parasız kalacak mıydım? Acaba bugün hangi karanlık beni yutacaktı bir canavar gibi?

     Bu yarım asır bile denilemeyecek kadar kısa ömrümde sıradan bir kadına göre yaşamamam gereken çok şey yaşamış, çok şeye şahit olmuştum. Annem olsaydı bunlar olmazdı, dediğim anlar zamanın nankörlüğü beni daha da aciz bırakıyordu. Keşke diye diye senelerimi harcamıştım.

     Bugün, bu geceden kalma soğuk ağaca başımı yasladığımda belki de ilk kez ne için hayatta olduğumun cevabını bulur gibi oldum. Cengiz cezaevinde kalmaya başladığı günden beri sahiden yaşadığımı hissediyordum. Dışarıya çıktığımda, kendi evimde yaşamaya başladığımda yine özgür olduğumu düşünüyordum ama her an bir yerlerden çıkıp gelebilir korkusu ile yaşamanın önüne geçemiyordum. Oysa o günden sonra gerçek anlamda hayatta olduğumu hissediyordum.

     Aldığım nefesin bir amacı vardı artık, bir tadı vardı. İntiharın bir çözüm yolu olmadığını üniversiteye başladığım anda anlamış olsam da çoğu zaman bunu düşünmeden edemiyorken artık attığım adımın sağlamlığını kontrol ediyordum. Çünkü yalnız bırakmak istemediğim insanlar ve onların sevgisi vardı.

     Rüya annesiz kalamazdı, ona yaşadığım şeyleri yaşatamazdım. Yiğit ikinci kez annesini kaybedemezdi, bu onun için yıkım olurdu. Eymen bu kadar sene suspus oturduktan sonra tam mutluluğu elde edecekken beni kaybedemezdi. Başka zaman bu ağacın altında otururken cansız bedenimin nasıl sallanacağını düşünürdüm. Şimdi ise toprak kokusunu içimi çekerken ölümün değil de yaşamın tadını alıyordum.

     Nasıl ki toprak hem ölüm hem yaşam demekti, ben de her ikisini barındırıyordum içimde. Fakat şimdi sadece yaşamın kokusuydu üzerime sinen. Tüm tırtıllar kelebek olmuştu şimdi, dökülen tüm yapraklar yenilenmişti. İçimde bahar gelmişti adeta.

     Hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Cengiz cezaevine girdikten sonra Nisan ile her gün görüştüm. Endişelerimin yersiz olduğunu o günlerde iyice anladım. Nisan şimdilerde sadece minnet ediyordu. Rüya ile pekişen dostlukları sayesinde onu hep göreceğim için seviniyordum, o bir hastam olarak kalmamalıydı. Hâlâ açık yaraları vardı, hâlâ kapanmamış o yaralar sızlıyordu. Fakat Cengiz bir daha serbest kalmayacağı için tüm endişelerimiz bitmişti.

Themisʼin GözyaşlarıWhere stories live. Discover now