5. Bölüm: "BİRKAÇ UFAK BAŞLANGIÇLAR"

30.2K 2.2K 3.3K
                                    

Merhaba herkese! Yeni bölüm ile karşınızdayım. Bu hafta attığım üçüncü bölüm oldu sanırım. Hep bu hızla ilerlemeyi planlıyorum. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi seviyorum. İyi okumalar!

     Ömrümün gözlerimin önünden kayıp gidişini bana en güzel anlatan aynalar olmuştu bugüne kadar. Yaşadığım tüm yorgunlukları, gamı ve kederi, tüm mutlulukları ve mutsuzlukları oturup bir bir anlatmıştı günü gününe, usanmadan. Aynalar çok acımasızdı. Tokat gibi yüzüme çarpıyordu gerçekleri ve yerle bir olmamı umursamıyordu. Omuzlarımda ağırlık yapan yükleri kusmak için aynalara sığınmam beni hafifletiyordu, hiç nedensiz. Çünkü yalanlarla beslenip kendimi tatmin edenlerden değildim, olmayacaktım da ve bugün aynalar gerçekleri benim ortaya çıkarmamı istemişti.

     Akrep ve yelkovan görevlerinden usanmış olduğunu görüyor yine de ağır ağır ilerlemelerine şahit oluyordum ve gece sokaklarda hakimiyet kurmaya başladığında ruhumun omuzlarıma uyguladığı baskıdan kurtulmaya başladığımı seziyordum. Karşımdaki silüetin boş odada yankılanan tiz sesini ve özlem dolu bakışlarının bana onsuz geçen senelerini sakince anlatışını seyre dalıyorum. Geçmiş ile geleceğin birbirinden nefret edişine şahit oluyordum. İkisi de bencildi ve geçmişi çok seversen bir geleceğin olmuyordu veya geleceği çok seversen gözünün önündekileri göremiyordun.

     Şimdi, karşımda saçları güneş renkli kıza bakarken geçmiş ile geleceğin içimde bir savaş halinde olduklarını seziyordum. Bir şeyler anlatıyordu, ama neydi onlar? Mutluydu çünkü ben yanındaydım. Gözlerinin içi gülüyordu elindeki kahve bardağını bir kadehmiş gibi havaya kaldırırken. Dağınık saçlarını tepede topuz yapmıştı heyecanla konuşurken gözlerinin önüne gelmesin diye. O benim hayatımdaki her değişimi biliyordu çünkü görüşmediğimiz her gün benim gibi saf dışı kalmak yerine gizli gizli içime girmişti. Yanı başımda nefes alıyordu bugüne kadar ama kendisini gizliyordu.

     Cengiz'in bana yaptıklarını biliyordu, Eymen'in benim hep yanımda olduğunu biliyordu, Rüya'nın beni terk ettiğini biliyordu. Ama ben hiçbir şey bilmiyordum. O gün, Dicle'yi baygın bir vaziyette yatakta gördükten sonra tek bir şey bile öğrenmemiştim. Ama hep merak etmiştim. İçim içimi yiyordu da yine de kılımı kıpırdatamıyordum. Eymen yine haklı çıkmıştı. Daha önce kapısına dayanmalıydım Dicle'nin onu çok özlediğimi söylemek için. Çok daha önce Cengiz'e sırt çevirip bu güneş renkli kıza sarılmalıydım.

"Neye daldın?"

     Gözlerimi diktiğim halıdan başımı kaldırıp Dicle'ye baktım. Sanırım içimdeki hazin savaşta galip gelen gelecek olmuştu. Geçmişte yaşadığım pişmanlıklarımın geleceğimi de etkilemesine izin vermeyecektim. "Hiç." kahve bardağını koltuğun kenarındaki sehpaya indirdim. "Birkaç gün sende kalabilir miyim?"

"Bir de soruyor musun? Sence ben seni o kadar zamandan sonra bırakır mıyım?" ayağa kalkıp elimden tuttu kalkmam için. On beş yaşındaki çocuktan farksız bir görünümle hızlı hızlı odasına sürükledi beni.

     Dicle değişmişti. Her şeyi değişmişti. Odası pembe değildi artık meselâ. Tüylü aksesuarları hiç sevmezdi, demek artık seviyor. Bir apartman dairesinde yaşamaktan nefret ettiğini söylerdi hep. Acımasız hayat neyi istememişse önüne sunmuştu, nispet yapar gibi.

     Dolabından pijamalarını çıkarınca bazı konularda hiç değişmediğini fark ettim. Hâlâ çocuksu pijamalar giyiyordu demek. Çocukluk arkadaşımı en baştan tanımam gerekiyordu ve bu beni çok yaralıyordu. Paylaşacak çok şey vardı ama aynı zamanda yok gibiydi. Saatlerce konuşmamızı gerektirecek çok şey yaşamıştık ikimizde ama önce birbirimizi tanımamız gerekiyordu. Daha doğrusu benim onu tanımam gerekiyordu. En kötüsü de senelerce yan yana uyuduğum insanın odasına girerken çekinmem olmuştu ki bu beni anlatamayacağım kadar üzüyordu.

Themisʼin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin