3. Bölüm: "DİLSİZ GÖZLER"

34.4K 2.3K 4.3K
                                    

Merhaba çiçekler 💐💎 nasıl gidiyor ?
2016'da yazdığım son bölümün yarısı ile karşınızdayım. Aslında 8000 kelimelik bir bölümdü ve ben... Sizi her zaman çok yorduğumu düşündüğüm için ikiye bölmeye karar verdim. Birkaç güne diğer yarısını yayınlayacağım. İyi okumalar💜

Emeğime saygı, oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi seviyorum💛

     Artık hayatında öneme alacağı hiçbir şey kalmamıştı. Her şey allak bullak olmuştu. Hayatı alt üst olmuştu. Önemsediği bir şey kalmamıştı. Hayatı, ailesi, okulu ve arkadaşları dahil hiçbir şeyi kaideye almıyordu. Umurunda değildi. Geri dönüşü yoktu, biliyordu.

     Artık her şey çok farklı olacaktı. Hayatının düzene girmesi meçhuldu. Gözlerini kaybettiği gün yaşadığı ruhsal çöküntü yetmemiş gibi bir de yüzünü bile göremediği bir adam yüzünden kirlenmişti. Acısı değil ikiye, beşe katlanmıştı. Annesi Yelda hanımın ne kadar çöktüğünü görememek tek iyi bir detaydı. Babası Atilla bey Nisan gözlerini kaybettiğini günden sonra tek kelime edemez olmuştu. Ailesindeki bu ani değişimin kendisinde yaptığı etki kelimelerle anlatılamaz derecede kötüydü.

     Annesi zayıflamış mıydı? Babasının saçları dökülmüş müydü? Nisan bunları göremiyordu. Bedbaht bir haldeydi. Ölmek istiyordu. Yaşadığı acının başka türlü sona ermeyeceğini düşünüyordu.

     Sesler duyuyordu. Kendisini odasına kilitlemiş göremediği gökyüzüne doğru kafasını kaldırıp dinliyordu. Sadece dinliyordu. Havanın karardığını düşündü. Kuş sesleri gelmiyordu. Duydukları; camların kırılma sesi, bağışmalar, hakaretler ve annesinin ağlayan sesi.

"Bir can taşıyor Atilla. Nisan'a kurduğun cümlelere dikkat et!"

     Bir can taşımak.

     Kendi bedeninden başka bir beden başka bir ruh başka bir kalp. Bu yük Nisan'a ağır geliyordu. Taşıyamayacağı kadar ağır. Sesler kulaklarında çınlıyordu. Kulağına çarpan her ses bedenindeki bu yükten kurtulmasını teşvik ediyordu. Bu yükten kurtulmalıydı. Bu yük kendisine değil yüzünü göremediği adama aitti.

"Bana akıl verme Yelda! Kızımızla nasıl konuşmam gerektiğini bilirim ben!"

"Öyle mi? Bildiğin için mi bebeğine yük dedin!? Nisan zaten çok kötü Atilla! Ona nasıl dedin bunu!? Ne kadar üzüldüğünü görmedin mi?"

"Gidip gönlünü alırım. Sana yemin ederim ki kasıtlı söylemedim. Nisan'ın mutluluğunu her şeyden çok istiyorum."

     Kurtulmalı. Bu yükten acilen kurtulmalı. Ayağa kalktı.

     Varlığını bilemediği bir şeye ayağı takıldı, yere düştü. Annesiyle babası o kadar gürültü içindeydiler ki Nisan'ı duymamışlardı. Eliyle karnını yokladı. Hafiften oluşmuş şişliğe yumruğunu geçirdi. Ağrıyla çığlık atıp ağlamaya başladı. Tek çözüm buydu. Ondan kurtulmalıydı. Ayağa kalktı. Yatağının kenarındaki bastonunu eline aldı.

     Gözlerini kaybettikten sonra birçok şey değişmişti. Yürümek, yemek yemek, tuvalete gitmek zorlaşmıştı. Kitap okuyamıyordu. Dışarıyı seyredemiyordu. Okuluna devam ediyordu ama ders çalışamıyordu. Bunun için annesinin yanında olması gerekiyordu. Kitapta yazanları Nisan'a okumalı, aklında kalmasını sağlamalıydı.

     Okulundayken tüm gün yerinde oturmak zorundaydı. Arkadaşları azalmıştı. Arkasından iş çeviren insanlar çoğalmıştı. Alt sınıftaki öğrencilerin kurduğu tuzaklara düşüyordu, ama hiçbir tepki göstermiyordu, gösteremiyordu.

Themisʼin GözyaşlarıWhere stories live. Discover now