21.Bölüm: "SUÇLU"

24K 1.9K 1.2K
                                    

Herkese merhaba! 21. bölüm bir solukta yazdığım bir bölüm oldu. Bundan sonra bölümleri bu sıklıkta atamayacağım maalesef çünkü üniversite üçüncü sınıf öğrencisiyim ve derslerim çok yoğun. Vizelerim de başlıyor. Yine de elimden geldiği kadar hızlı yazmaya çalışacağım. Dilerim severek okuduğunuz bir bölüm olur. Sizleri seviyorum. 💜💜💜

"Korkuyorum."

     Asansörde yaklaşık bir saat geçirmiştik ve hâlâ belki biri gelir ümidiyle arada bir bağırıp yardım istiyordum. Kimse gelmiyordu, asansör çalışmıyordu, nefesim daraldıkça daralıyordu. Neyse ki tavanda minik bir havalandırma vardı. Yine de bu dört duvar arasında kalmak beni çok huzursuz ediyordu.

     Kabanlarımızı yere sermiştik ve ayakkabılarımızı çıkarıp köşeye bırakmıştık. Sekiz kişilik asansörümüz ayaklarımızı uzatabileceğimiz genişlikte olduğu için şanslı olmalıydık. Aslında bu yerde kapana kısılmışken hep ertelediğimiz o konuşmayı yapabilirdik ama her şey kötüyken daha da kötü etmek isteyeceğim son şeydi.

"Yapacak bir şey yok. Uyu istersen." Eymen'in bu rahatlığı beni gevşetmek yerine iyice geriyordu. İnsan biraz da mı endişelenmezdi?

"Şaka mı yapıyorsun? Hayatta uyuyamam." kollarımı dizime doladım. Telefonlarımızın feneri ile loş bir ışık yaratmıştık fakat şarjımız bitince ne yapacaktık? "Eymen sence son katta mıyız? Ya asansör birden düşerse? Burada öleceğiz." yine alayla gülünce sinirden tırnaklarımı yemeye başladım.

"Korkak."

"Öleceğiz diyorum sen korkak diyorsun. Bırak biraz da korkayım." burun kıvırdım.

"Çocuklar bile korkmaz bu durumdan. Akşam saatine denk gelmemiz talihsizlik sadece. Bu yüzden beklemek zorundayız." loş ışıkta yoğunlaşan gözleri ile bakıyordu.

"Konuştu yine profesör." kabinde oksijen azaldıkça kendimi daha kötü hissediyordum. Saçlarımı tepede topuz yapıp ellerimle yüzüme hava verdim. "Ben," bu sefer Eymen'e döndüm. "Karanlıktan hep korkarım. Ne şekilde olursa olsun. Yetimhanede kalmaya başladığım ilk zamanlar başladı bu. Asker koğuşu gibi bir odada hiç tanımadığım insanların arasında uyumaya çalışmak hep zor gelmişti."

     Şu an birbirimize sarılmaya ihtiyacımız vardı ama tüm yaşananlar buna engeldi. "Ben, bilmiyordum." dedi ağır ağır.

"Akşam olunca ışıklar sönerdi. Uyumak zorundaydın. Kimse sormazdı uykun geldi mi diye. Acaba bugün nasıl hissediyorum, uyuyabiliyor muyum, uyuduğum yerde bir gece lambası olsun ister miydim? Sormazlardı."

"Çok kötü."

"Ve otuz iki yaşına gelmiş Asya Soylu, hâlâ gece lambası olmadan uyuyamıyor!" dedim sahte bir zaferle.

     Bu itirafıma şaşkınlıkla baksa da belli etmedi biraz da hak verdi. O günleri kolay kolay anlatmazdım kimseye. Dicle ile rahatça konuşurdum çünkü beraber yaşamıştık her şeyi, anlamaması mümkün değildi ama bir başkası abarttığımı düşünebilirdi. O zaman yıkılırdım, zaten zayıf olan bünyem yerle bir olurdu. Neyse ki Eymen hiç onlardan olmamıştı. Bir bakışımla ne anlatmak istediğimi anlıyordu.

     Ben de tanıyordum onu. Hangi bakışın ne anlama geldiğini, hangi el hareketinin neyi çağrıştırdığını, hangi sözlerin altında neler yattığını çok iyi bilirdim fakat bazı zamanlar bana yabancı kesiliyordu; henüz dakikalar önce tanışmışız gibi soğuk davranırdı. O sıralar ne yapmaya çalıştığını anlayamazdım.

     Göz göze geldik. Senelerdir çok kez küçük düşmüştüm gözünde. Cengiz'den yediğim tokatlarla sayısız kez ayaklarının dibine düşmüştüm. Çok kez aşağılanmıştım yanında ve sinir krizlerine girmiştim ağlamaktan. Bugün bile yeni şeyler öğreniyordu hakkımda.

Themisʼin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin