FİNAL

24.7K 1.7K 952
                                    

Hepinize son kez merhaba. İki gün önce ASYA'yı bitirdim, etkisi hâlâ üzerimde. Onlara bu kadar alışmışken veda etmek çok zor oldu. Senelerim gözümün önünden geçti. Dilerim severek okuduğunuz bir bölüm olur ve dilerim size bir şeyler katmışımdır. Medyada bugüne kadar ASYA için kullandığım tüm resimlerin kolajı var. Finale de böylesi yakışırdı sanırım. Lütfen yorumlarda düşüncelerinizi belirtin, hepsi benim için altın değerinde. İyi okumalar dilerim, sizi seviyorum.

Bu bölümü Beyza Demirkubuz'a ithaf etmek istiyorum, tıpkı ilk bölümümü ithaf ettiğim gibi. Benim için ne kadar özel birisi olduğunu kelimelerle anlatamam. Hep derim eğer bugün yazmaya devam edebiliyorsam bu Beyza sayesinde. Hiçbir zaman desteğini esirgemedi, adeta kendi hikayesi gibi koruyup kolladı. Nice zorluklara benimle katlandı. Artık istemiyorum bu kurgu beni çok yoruyor dediğim anda hep yanımda olup güç verdi. Teşekkür ederim bana katlandığın için, teşekkür ederim bıkmadan usanmadan aylarca okuduğun için. Bir okur veya bir yazardan çok, iyi bir dost olduğun için minnettarım. Sağ ol, var ol.

39. BÖLÜM

YOKTAN VAR OLMA

     Beni sakın unutma. Rastgele bir kitap sayfasında geleyim aklına, bir şarkı sözünün en can alıcı yerinde aklına düşeyim. Yanağına düşen yağmur tanesinin serinliği sana beni hatırlatsın. Ağlarken beni düşün ve hızlıca temizle yüzünü. Kahkahaların yankılanırken sesimi duy. Gücünü yitirdiğini düşündüğün anda beni hatırla. Yere mi düştün? Avuçların mı kanadı? Yine beni hatırla. Beni hiç unutma.

     Sesini duyuramayanların sesi olmak için doğmamıştım ben. Benim de kendime ait bir sesim yoktu ki zaten. Ben bir başkası için kendi hayatımdan feragat etmek için de doğmamıştım. Mutsuzluğun kapıma uğramayacağını düşünecek kadar masumken gerçekler hoyrat bir tokat gibi beni sarstığında hayal kurmayı bırakmıştım. Hayat yaşayacaklarımı en başından belirlemişti ve senaryoyu ezberleyip okumaktan başka bir şey yapamazdım.

     İnsan kendi kaderini kendi belirler, derler. İnanmak isterdim, hak vermek isterdim. Seçimlerim dışında yaşadığım tüm o kötülükleri belirlememiştim. İnsanlar o lafügüzafları ile heyecanlı gülümsememi bir paçavra gibi savurup atarken kadere karşı çıkacağım inancımı yitirmemeye çalışırdım. Zamanla onlar haklı çıktı, ben kaderime mağlup oldum.

     Hayatımı üçe bölmüştüm. Annemi kaybettikten sonraki hayatım, yetimhaneden kaçtıktan sonraki hayatım, Cengiz'den boşandıktan sonraki hayatım.

     Annem yaşıyorken ona 'Anne' bile diyemeden kaybettiğim için hayal meyal birkaç siluet dışına zihnimde yer alan anı yoktu. Yetimhaneye yerleştirilene kadar da hiçbir şey kolay olmamıştı. Yetimhaneden kaçtıktan sonra bir kötülük sona ererken daha kötüsü beni bulmuştu. Sahiden özgürce nefes almayı şu yaşımda öğrenmiştim. Her gözyaşının sonunda doğacak yeni bir umuda inanarak uyanırdım oysa kabuslar bitmiyordu. Cengiz'den boşandıktan sonra ise prangalarımdan sonsuza dek kurtulmuştum.

     Bu güruh benim mucizelere inanmamı küçümserdi. Sihirli bir değnek ile hayatımın u dönüşü yapmayacağını ben de biliyordum ama bir şey olacak ve sonrasında hep güzel şeyler olacak diyordum. Bazı şeylerin güzel olması için öncesinde en kötüsünü görmeye inandırmış, avutmuştum kendimi. Adeta kelebek etkisi gibi olacaktı. Önce küçücük bir şey olacaktı ve beraberinde devasa güzellikler beni bulacaktı. Ve oldu.

      Senelerce kapılıp gittiğim o katran karası düşüncelere ortak olan o kahverengi gözlü adam yitirmediği sabrı ile baş rol olma hakkını elde etmişti. Hep derdim o benim koltuk değneklerim diye. Hayatım tamamen ona bağlı değildi, sadece hızlanmamı, düşmememi sağlıyordu. Dik durmak için, hür irademi elde etmek için bir erkeğin varlığına bel bağlamamıştım. Varlığı manevi güç vermişti, güveni ise beni cesaretlendirmişti.

Themisʼin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin