9. Bölüm: "FEVERAN"

25.7K 2.1K 1.8K
                                    

Sahiden okuyan o 3-5 kişiye merhaba. Büyüyoruz, ama çok yavaş. Sevinmeli miyim bilemiyorum. Neyse yeni bölüm geldi. Yine yeni bölümü bu bölüme gelecek oy sayısına göre belirleyeceğim. İyi okumalar💜 Sizi seviyorum💛

     Saçlarımdan, yanaklardan, parmak uçlarımdan kirpiklerimden damlayan suları aynanın karşısında bir film izler gibi izliyordum. Duştan çıkıp yüzümü dahi kurulamadan ayna karşısına geçmiş geçen günlerimi düşünüyordum. Alnıma düşüyordu birkaç tutam saç. Bazıları kurumaya başlamıştı bile.

     Neredeyse çocukluğumdan beri kullandığım paslanmış, eski püskü olmuş tarağımla upuzun saçlarımı tararken; kendime özensiz bir sofra hazırlayıp yer gibi yaparken; hastalarımı -Nisan dahil- can kulağıyla dinlermiş gibi yaparken zihnime sakız gibi yapışan bir şey vardı.

     Eymen. Gıpta edilecek kadar güzeldi. O çok özeldi. Hayranlık duyulurdu her bir sözüne. O bambaşkaydı. Tanıdığım hiçbir erkek gibi değildi. Eymen benim ailemdi ve aileler içinde gizli saklı bir şey kalmamalıydı. Ama Eymen huy edinmişti kendisini benden saf dışı tutmayı.

     Bir başkasının, Seçkin örneğin; benden gizlediklerini hiç bu kadar umursamazdım. Kendimi üzmezdim. Ama Eymen bambaşkaydı. Benim için özeldi ama ben onun hayatında incir çekirdeği kadar bile yer kaplamıyordum.

     Koca bir hafta. Koskoca bir hafta. Gelmedi, konuşmadı, aramadı, yazmadı. Pes ettim bir süre sonra. Özlemiştim, söylemedim. Deli gibi merak ediyordum, sormadım. Sadece kendi işime odaklandım. Mum gibi eriyordum Aralık soğuğunda, anlatmıyordum.

     Demek sevdiği kadın O'ydu.

     Buna alışmam birçok açıdan zaman alacak gibiydi. Ben attığım adımı Eymen'e söylerken onun benden habersiz koca bir hafta geçirmesi, bir kez olsun aramaması, merak etmemesi beni çok üzse de buna olgun bir şekilde karışlık vermeliydim.

     Artık on altı yaşında değildim. Eymen her ağladığımda sırtımı sıvazlayamazdı. Onun da bir hayatı vardı ve buna yön vermek bana düşmezdi.

     Koca bir haftayı evim ve iş yerim arasında mekik dokuyarak geçirdim. İzlemediğim film-dizi, okumadığım kitap kalmadı. Farklı yemek tarifleri öğrenip yapmaya çalıştım. Alışveriş yaptım. Tek başıma sinemaya gittim ki bu yaşıma kadar yaptığım en olgun davranıştı. Radyo programı sunan Giray'ı da dinleyip dinleyip başa sarıyordum. Dicle ile veya Nil ile fazla fazla vakit geçirdim. Nisan'la her gün görüştüm. Doruk her gün arıyordu bilgi vermek için. Arada ufak tefek tartışmaları oluyormuş ama yine de çok iyi anlaşıyorlarmış.

     Rüya babası ile tatilde olduğu için beni huzursuzlandıracak bir şey olmamıştı. Ayların yorgunluğunu evimde, yatağımda kendime vakit ayırarak geçirmem beni bir nebze de olsa dinlendirmişti. Sanırım buna ihtiyacım vardı.

     Bir haftanın sonunda Dicle ile iş yerine gittiğimizde uzaklardan Eymen'in odasını gördüm. Kapısı aralıktı. Kalbim tekledi. Bir hafta bana seneler gibi gelmişti ve bir an hiç geri dönmeyecek sanmıştım.

"Dönmüş." dedim Dicle'nin omzundan tutup gözlerim dolu dolu odaya bakarken.

"Çok şükür. Emekli oldu sanmıştım." Dicle'yi durdurdum.

"Gülerek gideceğiz tamam mı?"

     Dicle gözlerini devirdi. "Pekâlâ gülerek gideceğiz ve Eymen bir haftadır depresyonda olduğunu anlamayacak." gözlerimi büyütüp etini sıktım. Önce kısa bir çığlık attı sonra sahte ama bir o kadar da gerçekçi bir kahkaha ile yürümeye başladı.

Themisʼin GözyaşlarıΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα