20. Bölüm: "AYNA"

24.1K 2K 1.3K
                                    

Herkese merhaba! Bu bölümle birlikte Asya'nın ilk yarısını tamamlamış oldum. Toplamda kaç bölüm olacağına dair bir plan yapmasam da 40'ı geçmeyeceğine emin olduğumdan yarısını tamamladım diyebilirim. Dilerim severek okuduğunuz bir bölüm olur. 21. bölümü bu bölüme gelecek oy ve yorumlara göre belirleyeceğim. Sizleri seviyorum. 

    Alkolün vücudunda yarattığı etki yavaşça yok olurken altı mosmor olmuş gözlerini araladı. Siyah beyaz bir film sahnesi gibi parça parça gözünün önüne geldi dün olanlar; Post Halil'i hatırlıyordu, omzundaki kolunun ağırlığı ile nasıl yalpalayarak yürüdüğünü hatırladı, bir mekâna girmişti ve Eymen gelmişti ama sonrasını hatırlayamıyordu. Sadece kustuğunu hatırlıyordu ve Eymen'in yanında olduğunu.

     Çıtkırıldım, çelimsiz bacaklarını yataktan sallandırdı. Dışarıda sabaha karşı oluşan bir aydınlık vardı. Eymen karşısındaki koltukta sızmıştı, top patlasa uyanmayacak kadar derin uykudaydı.

     Üzerinde Eymen'in geniş ve uzun bir kazağı vardı, altında ise yine uzun bir eşofman altı. Bu geniş ve uzun kıyafetlerinin içinde kaybolmuştu adeta ki küçükken en sevdiği şeydi Eymen'in kıyafetlerini giymek. Cengiz'in evinde bir manken gibi üzerini değişik salonda yürür, annesinin ve Eymen'in onu alkışlamasını isterdi. Eymen'i hep çok sevmişti, son birkaç seneye kadar. Nasıl başladığını anlamadığı bir anda ona karşı nefret duymaya başlamıştı veya bu duygunun nefret olduğunu sanıyordu.

     Belki de onu kıskanıyordu.

     Belki de ona öfkelenmişti.

     Eymen'in küçükken onu koruyup kollaması hoşuna giderdi. Ansızın ortadan kaybolup ziyaretlerinin yok denecek kadar azalması babası ile yakınlaşmasına sebep olmuştu ve oluşan bir uzaklık, ikisinin arasını açmıştı. Ne de severdi ikisiyle vakit geçirmeyi. Babam değilsin, demişti dün sık sık ve bu cümleyi hatırlayınca ağzına zehir gibi bir tat yerleşti.

     Biyolojik babası değildi. Ama baba buna mı denirdi sadece? Ne zaman Cengiz kendisini kucağına alıp onunla oynamıştı, ne zaman onu lunaparka götürmüştü, ne zaman veli toplantısında öğretmeni ile konuşmuştu? Hatırlamaya çalıştı, Cengiz hiçbirini yapmamıştı ama o adam...

     Peki neden?

     Bu adamın bir hayatı yok muydu? Neden annesini ve kendisini bu kadar seviyordu? Otuzunu devirdiği halde çocuk gibi masumca uyumasını izledi adamın. Dün gelmemiş olsaydı, buraya getirmemiş olsaydı şu an nerede uyanır olurdu?

     Yataktan inip cam kenarına geçtiğinde dün başına gelenleri hatırlamak için kendini zorladı; hatırlayamadı detayları. Eymen'e sormalıydı uyandığı zaman.

"Kızım," diye bir ses duyduğunda hızlı bir gözyaşı aktı sol yanağından. Sesin geldiği yöne dönmeden elinin tersiyle sildi. "Çok erken daha, uyu. İstersen önce duş al." Eymen ayağa kalkmış dört dönüyordu etrafında. Rüya artık gizlemeye gerek duymuyordu gözyaşlarını. Eymen ağladığını görünce telaşla yanına geldi. "Ne oldu?"

"Bana her şeyi anlatmanı istiyorum." saatlerdir bir şey yemiyordu, çok halsiz ve bitkindi. Konuşmaya bile mecali yoktu. Dizleri bedenini taşımakta zorluk çekiyordu. Yatağın ucuna çöktü istemsiz.

"Anlatacağım. Önce sana bir şeyler hazırlayayım. Ama beklemelisin." Eymen annesini ve oğlunu düşündü. Eli ayağı birbirine dolansa da artık çok da umursamak istemiyordu. Bazı yükleri sırtından atmak için güzel bir fırsattı.

     Rüya ebeveyn banyosuna girince Eymen koşarak aşağıya indi. Yiğit uyanmış televizyon seyrediyordu. Koşarak babasının dizine sarıldı. Hemen kucağına alıp öpücüklere boğdu oğlunu. Mis gibi gür ve parlak saçlarını kokladı.

Themisʼin GözyaşlarıWhere stories live. Discover now