5 - Kader Çarkları

219 186 2
                                    

Silinmiş olan anıların izleri..

Acının hafıza da bıraktığı iz silinmez silinemez. Neden mi unutamazsın da ondan? Hangi acılarını söküp atabildin ki? Hiçbirini. Peki neden acılarımızı geçmişte bıraktığımız yalanını söyleriz? Neden kendimiz de dahil karşımızda olanları da kandırırız bile bile? Bu yalan bizim savunma mekanizmamız mı insanlara karşı ? Onlara karşı bir dayanıklılık sembolü mü?

Yoksa kendimizi avutmak istediğimiz bir yalan mı? Her ikisi de olabilir ya da hiçbiri de değildir. Ama gerçek şu ki ; acı var olduğundan bu yana her duygudan daha sahicidir. Ufak tefek anılar unutulur. Mutluluklar... Hüzünler..... Kaybedişler... Unutulur gider ama zihninize kazınan acılar mı işte onu unutmak biraz zor. Unutamazsın! Unutturmazsın! Kalır... Kalır... Kalmaya devam eder zihinlerde. Kuytu köşeye saklanır bir gün geriye dönüp baktığında hatırlayabilesin kolayca diye. Eee işte işin garip tarafı da budur.

Acılardır insanları değiştiren, farklılaştıran. Kötülüğe maruz kılan. Her şeyin karanlık tarafında acılar saklıdır. Zihinlerin bir köşesinde olsa bile elbet bir gün kendini gösterecektir. Gün yüzüne insanı çıkartan odur.

Ve insanı yoğun bir karanlığa mahkum edende odur. O halde neden acılarımızı unutmak yerine onlarla birlikte yaşamaya çalışıp onların bizlere verdiği acıyı, yalnızlığı azaltmaya çalışmıyoruz? Bunu başarabilen insan çok nadirdir. Ve bu nadir insanlar da hayata başka bir kareden bakarlar. Bu kareyi görebilmek ise bir çok mücadeleyi geride bırakmakla başlar.

Peki ben de bu kareden bakabilecek bir insan olacak mıyım acaba? Kim bilir? Zaman bunu zaten gösterecektir.

Saatlerin ardından Kartal ve Ertan hocayla olan derslerim bitmişti. Geriye kalan tek dersimden sonra ailemin yanına gidecektim. Kütüphanenin olduğu kata çıkmış kütüphaneye doğru yürüyordum elimde dünkü zaman lordunun verdiği kitap ve hokkayla.

Kütüphanenin kapısının karşısına gelince kapıyı açıp içeriye girdim. Kütüphanede gözlerimi gezdirdiğimde benden başka kimse yoktu. Sanırım biraz bekleyecektim. Kapıyı kapatıp karşımda olan masaya doğru ilerledim. Elimdekileri masaya bırakıp kütüphaneyi rahatça gezmeye başladım. İlk seferinde yakalanma korkusundan dolayı pek etrafı inceleme fırsatı bulamamıştım.

Şimdi Zaman Lordu gelene kadar biraz etrafı keşfetmeyi planlıyordum. Karşımda olan büyük devasa dolaba ilerledim. Sayabildiğim kadarıyla 30 raflı bir dolaptı. Gözüme ilişen kitabı elime aldım. Kitabın üzerinde zehirli bitkiler yazıyordu. Kapağını açıp içindekilere bakındım. Daha önceden hiç görmediğim bitkiler vardı kitapta. Ve isimleri de fazlasıyla tuhaftı. Aldığım yere tekrar kitabı bıraktım ve bu kitaplığın önünden ayrılıp başka bir kitaplığa doğru ilerledim.  Yeni fark ettiğim bir detayla etrafa bakındım.

Her kitaplık dolabının önünde küçük bir tabela yer alıyordu. Ve bu küçücük olan tabelaların üzerinde hangi kitapların ve neye ait bilgiler verildiğine dair yazılar bulunuyordu. Görebildiğim kadarıyla krallıklara, topraklara, bitkilere, hayvanlara, tarihi öncesi olaylara ait kitaplar ayrı ayrı kitaplıklara dizilmişti. İçlerinde en merak ettiğim krallıklara ve topraklara ait olan kitaplıklardı.

Bunları zaman içinde incelemeye başlamayı aklımın bir ucuna not ettim.  Kütüphaneyi incelemeye devam edecekken arkamdan ismimi duymamla arkama döndüm. Zaman Lordu masadaki yerine geçmiş beni bekliyordu. Hemen hızlı adımlarla masaya doğru ilerledim. Masadaki yerime geçip bakışlarımı Zaman Lorduna çevirdim. Önündeki kitaba bakıyordu.

ÖLÜMÜN MELODİSİ *Varta *Onde histórias criam vida. Descubra agora