15 - Ezberbozan Haller

112 102 0
                                    

Çaresizce bir yenilginin hayali yollarında ilerliyordum.. 』

Acılar ruhun intiharını gerçekleştirirken. Beden de içinde olan ruhun cesedini göğüs kafesine hapseder. Çürür onunla beraber. Beraberinde götürür kendisiyle. Ruh her aldığı darbeden sonra yıkılmaz sadece çatlar çatlar ve zaman geçe geçe bir anda bir yıldırım gibi bir yıkım yapıp kendisini parçalara ayırır. Yok eder kendini kendisinde olan acının izlerini. Acısız bir yaşam insanın hiçbir zaman bulamayacağı bir şifayı araması gibi umutsuz ve çaresizdir. Bazen insan ruhunda olan izlerin farkına varamaz. Sonradan acısı şiddetlenir.

İzleri acımaya acıtmaya başlayınca işte dönüp bakar kendinde bırakılması sağlanan acıya onun görünmez izlerine. Ruh sızlarsa beden hissiyatını yitirir. Hisler acelesiz bir şekilde yok olur. Renkler hayattan çalınır ve evren yaşanmaz bir işkence haline gelir. Renkleri, hisleri oluşturan insandır aynı yok eden olduğu gibi. Bazen neyin sonu neyin başlangıcı olduğunu bilmek gerekir. Ya ölümümüzü başlatan oluruz ya da onun azmettiricisi oluruz. Her iki şekilde de tüm oklar bizi gösterir.

Nedenler sonuçlara değil insanların duygularına bağlanmalı. Ani bir karar bir ölüme sebep olabileceği gibi bir yaşama da sebep olabilir. Değişim bazen bizim ürkek adımlarımızın ya ilerisinde ya da gerisinde duruyordur. Fark etmek bir an meselesidir. Fark etmek bir yaşam belirtisidir. Ama bunu anlamak bazen imkansız oluyor çünkü onun yerine başka bir amaca yöneliyor insan. Çok farklı bir yola sapıyor insan. Amansız bir yolculuğu başlatıyor.

İnsanlar çok garip neyin peşinde koştuklarının farkına varmadan başka bir yola doğru fütursuz bir şekilde yol alıyor ölene dek bu döngü devam ediyor. Döngü ancak ölüm onu kovalamaya başlarken düzene giriyor. Ama o zaman da çok geç oluyor. Ve bu gecikme hiçbir şeyi düzeltmeye yetmiyor. Anlayışı geciktirmek bazen başka bir evrende başka bir evren kurulmasını sağlıyor. Yeni evrenler yeni bir etmen ortaya çıkarıyor. Etmenler insanın doğasını değiştirip onu farklılaşmasının öncüsü oluyor. İnsan doğası değiştikçe düşünceleri, hayatı, kararları değişimin büyüsüne kapılıyor.

Hayatlar değişebilir hatta her şey değişebilir ama acılar işte onlar nerede olursan ol nereye gidersen git hiçbir şeyin değişimine kapılmıyor çünkü o saf acı. Saf kalmaya mahkum bir acı değişmez değiştirir acı insanı. Acılar eski kalmaya ve kendisini ilk halini korumaya programlanmış gibi. Ve bu uzun bir müddet de öyle kalacak gibi. Acısız bir yaşam insanların olmadığı bir yaşam. İnsanların olamadığı olmayacağı bir yaşamda sadece tükenir. Tükenerek unutulur.

Ahrar hocayla yaptığımız dersten sonra hiç hızımı kaybetmeden Lord Yelit 'in odasına çıkmıştım. Ve ona yarın değilde bu akşam yola çıkıp Tarsis krallığına gitmek istediğimi söylemiştim . Lord Yelit ise isteğimi hiç sorgulamadan kabul etmiş ve yola çıkmıştık.

Üç kişiydik. Ben, Victoria ve Lord Yelit. Normal bir şekilde Tarsis krallığına gitmemiştik.
Lord Yelit' in açmış olduğu portaldan hızla zaman kaybetmeden Tarsis krallığının dış kapısının önünde yolculuğumuzu tamamlamıştık. Kapının önünde bizi gören askerler hiçbir sorun çıkartmadan anında kapıyı açmışlardı.

ÖLÜMÜN MELODİSİ *Varta *Where stories live. Discover now