20- Uyum

110 66 0
                                    

Sözlerin sesi olsaydı bu kısık fısıltı ninni olurdu.. 』

Havaya karışan soluklarım benim izlerimden bir parçam haline gelmişti. Ruhum bedenimde olan izlerin silecek bir mucizeye ihtiyacı vardı. Ruhumun yeniden bir yaşam mücadelesi vermesi için bir şeye ihtiyacı vardı.

Renklerin solmuş olduğu dünyamda var olmaya başlayan yeni bir duygu filizi vardı ama ben bu yeniliğe izin vermemek için elimden geleni yapmak zorundayım. Olduğumuz yerden bir anda başka bir yere geçmiştik. Ve burası tam olarak neresiydi anlamamıştım. Ahrar hoca biraz ileride duruyor ve olduğumuz yeri inceliyordu.

Ve ben ise sadece olacakları seyreden bir seyirciden bir farkım yoktu. Biz neyin içerisine düşmüştük? Nasıl bir bela bizi bulmuştu? Sadece izlemekle yetinmeyi tercih ettim. Ahrar hoca olduğumuz yerde ileriye geriye doğru gidip geliyor bir şey bulmaya çalışıyordu. Ama nedense hala benim varlığımı fark etmiş değil gibiydi. Hafif öksürüp burada benim de olduğumu belli etmeye çalıştım.

"Pardon rahatsız ediyorum ama neden bu bekleyiş ve biz neredeyiz şu an bir fikriniz var mı?" diye cevabını merak ettiğim bir soru sordum. Birkaç saniye sessiz kalışı devam etti. Ardından hemen lacivert hareleri bana çevrildi.
Gözlerime derin derin baktıktan sonra sesli bir nefes verdi.

" Şu an geçmişe ışınlanmış olmalıyız ve bu bizim için biraz sıkıntılı bir durum. O kitabın ilk koruma anına geldik ve bu anla onun en son nerede olduğunu bileceğiz ama öncesinde biraz zorlanacak gibiyiz." dediğinde sadece söylediklerini düşünüp taşındım. Geçmiş derken? Bir de bu adamla bir yolculuğa çıktığım yetmedi onunla bir şeyi bulma girişimine mi girmiş oldum istemeden.

Başka kişi mi kalmadı neden Serra ile yapamadı ki bu işi? Her zaman nasıl oluyor da ben bu adamla istemediğim istemeyeceğim anları paylaşmak durumda kalabiliyorum biri bunu bana açıklayabilir mi? Sinir sistemim bozulmasın diye derin bir nefes alıp verdim.

"Şimdi siz bana sizinle şu an olduğumuz geçmişte sizinle bir arama bulma operasyonu yapacağımızı mı söylüyorsunuz?" dedim inanamayarak. Ben neden bu adama karşı çıkıp geri gitmedim ki? Benim neyime arama yapmak bu adamla hemde zorundalıkla.

Sözlerimden sonra sadece kafasını salladı. Olduğum yerde tepinmemek için zor bir mücadele verdim. Şu an olduğumuz yer kulede bulunan bir mahzendi. Karanlık ve havasız bir mahzende tam olarak bulunuyorduk. Çıplak gözle etrafı tam olarak görmekte zorlanıyorum. Duvarda asılı olan meşale de etrafını yeterince aydınlatmakta yetersiz kalıyordu. Bir yere takılıp düşmeden ilerlemeye başladım.

İlerlerkende etrafa isteksiz bakışlar atmakla meşguldüm.

"Daha ne kadar incelemeye devam edeceksiniz acaba? Neden harekete geçip şu lanet olası kitabı aramıyoruz?" diye yakınırken Ahrar hoca olduğu yerde hiç kıpırdamadan durmaya devam ediyordu.

"Pardon da size konuşuyorum farkında mısınız bilmem ama?" diye öfkeyle konuştum. Tam aydınlık olmadığı için onu seçmekte zorlanıyordum.

"Sabırsız kadının tekisin!"diye konuştu anda ya sabır çektim. Sabırsızmış! Sabrımı tüketen kendisi olduğunu bir bilse. Adam tüm sistemimi alaşağı ediyor. Sabır kotamıda tüketiyor diğer her şey gibi.

ÖLÜMÜN MELODİSİ *Varta *Where stories live. Discover now