16 - Günyüzü

101 83 0
                                    

Zihinlerle oynanan hayali oyunlar..

Kader bir zaman çizelgesi çiziyor ve ben o çizelge doğrultusunda istemeyerek de olsa ileriye gitmek zorunda kalıyordum. Yönüm puslu adımlarım kararlı. Amacım ulaşmak üzerine. Ulaşıp gerçekleri öğrenmek için. Düşünmek gerçekleri ertelemektir. Ve bende düşünmeden adım atmaya meyilliyim. Bazı şeylerin farkına varabilmek için ve bazı şeyleri açığa çıkarmak için.

Zihnimin karanlık odalarının kapısını açık bırakmalıydım ki o karanlık odaları aydınlığa kavuşturabilmeliydim. Karanlık yanıltıcı. Karanlık kör edicidir. Ne gerçeklere kör olabilirim ne de yalanları sineye çekebilirim. Işığın gösterdiği yolda adımlıyor ve bir kapıya ulaşmaya çalışıyorum. Er ya da geç bir kapıya ulaşıp düğümleri çözecek bir delile rastlayacağım.

Ahrar hocanın odasından çıktığım gibi kendimi odama atmıştım.
Söylediklerini ne kadar düşünmek istemesem de zihnim bana karşı bir savaş açmış gibi Ahrar hocanın bana yönelik söylediği sözlerini unutturmayarak tekrar tekrar hatırlamamı sağlıyordu. Kör düğüm bir yolda mahsur kalmış gibiydim. Ama bu yola girmemeli ve elimden geldiğince arkama bakmadan kaçıp gitmeliyim. Çünkü o yol bile bile ölüme gitmek demek ve ben bu yolu göze alamam almak istemem.

Çalınan kapım tüm dikkatimi dağıtmıştı. Gel dediğimde anında kapı aralandı ve içeriye Victoria girdi. İçeri girdikten sonra sırtını kapının pervazına yasladı ve irislerini bana çevirdi.

"Ne oldu ben gittikten sonra?" diye kısık sesle soru sordu Victoria. Orada uzun süre kalmam onun meraklanmasını sağlamıştı. Başımı bir şey olmadı dercesine salladım.

"Beyefendi derse gelmediğim için bir ceza verdi ama istediği gibi olmadı ve anında istediği cezayı kolyem sayesinde süre başlamadan tamamladım." dedim önemsiz bir şey dercesine. Ayrıntılara gerek yoktu. Zaten gereksiz önemsiz bir ayrıntıydı bugün yaşananlar.
Olmaması gerekiyordu ve bir daha aynı olaya benzer bir olay yaşanmaması da bugün olanların bir daha yaşanmasına izin vermeyecektim.

" Başka bir şey demedi mi? General hakkında bir şey sormadı yani?" diye kurcalamaya devam etti. Bir şey sakladığımı düşünüyor olmalıydı.

"Hayır o konuyu kurcalama gereği duymadı. Zaten onu ilgilendirmiyordu. Sorsa dahi bir şey demezdim." diye umursamaz bir tavırla cevapladım onu. İkna olmuş olmalı ki yüzünde varlığını koruyan merak yavaşça silinmeye başlamıştı. Hem Ahrar hocaya hesap vereceğimi mi düşünmüştü? Hem Ahrar hocaya neydi ki onu ilgilendirmeyen bir konuyu irdelemek?

"Ah güzel! Şimdi asıl konuya geliyorum o zaman. Genaral Rian birkaç günlüğüne burada kalacak. Öyle duydum. Bu salyangoz benzeri adamdan epey çekecek gibiyiz ve lanet olası adam umarım bizim ona oynadığımız oyunu kimselere söylemez." diye olduğu yerde tepinerek söylendi neredeyse. Bu durum onun da hoşuna gitmemişti hatta şuan sinirli olduğunu biliyorum ama belli etmiyordu. Söylediklerinin ardından kaşlarım anında çatıldı.

Burada olmasının zamanı mıydı ? Başka bir zaman ağırlanamaz mıydı? Mesela benim olmadığım bir zaman diliminde. Ama olur mu illa her günüm sorunsuz geçememeliydi burada.

ÖLÜMÜN MELODİSİ *Varta *Where stories live. Discover now