33 - Geçmişe Saklı Ruhlar

65 29 2
                                    

Parçalara ayrılıyorum yavaşça kimse göremez kimse bilemez...

Anılarım ve hayallerim öleli çok oldu. Çünkü onlar zihnimin ilk kurbanlarındandı. Onların yok olmasını sağladı. Hiçbir şekilde onlara ulaşamayayım diye. Hayallerim ve anılarım acılarıma oluşturmuş olduğum kalkanımdı ama şimdi onların yok olması acılarıma yenik düşmek demekti. Ve ben bunu istemiyorum. Kendimi kaybetmek istemiyorum. İyi yönümün yitip gitmesini istemiyorum. Acıların damarlarıma sızıp tüm renkleri yok edip kendi krallığının bayrağını asmasını istemiyorum. Kendisini kazanmak isteyenlerdenim. Aslında istiyorum ama nasıl kazanacağımı bilmiyorum. Yardım alacağım hiçbir dayanağımın olmamasına rağmen bunu istiyorum.

İzlerimizin bile kalmayacağı dünyayı fazla sahipleniyoruz. Bir şeye ulaşma çabası içindeyiz. Öne çıkmak istiyoruz. Tanınmak istiyoruz. Bilinip bir konuma gelebilmek için kendimizi değişime sürüklüyoruz. Herkes olabilmek için çabalarken herkesten farklı olan yanımızı öldürüyoruz. Farklılıklaşmıyoruz aslında sıradanlaşıyoruz bilmeye bilmeye.

Belli olan kalıplara kendimizi itiyoruz. Yaşamımızı, hayallerimizi, dış görünüşümüzü, isteklerimizi belli olan kalıplara göre değiştiriyoruz. İsteklerimizi bir kenara itip istenilen isteklere yöneliyoruz. Biz bizi öldürüyoruz. Aslında hepimizi bir cinayeti işliyoruz ama farkında değiliz. Hepimiz kendi benliğimizin katilleriyiz ve benliğimizin cesetleri ruhumuzda barınıyor. Ve bunun farkına varmadan yeni cinayetlere gebe kalıyoruz. Kendi benliğimizi değiştirdiğimiz gibi diğer insanların bize özenmesini sağlayarak onların da cinayet işlemesine sebep oluyoruz. Ve katil olmaya böyle böyle devam ediyoruz. Ta ki herkes bir olup farklılık kalmayıncaya kadar.

Acıtarak çürüyordum. Acıtarak yok oluyorum. Zihnimden ruhuma acılar sızıyordu. Ve ben acının gücü karşısında susan dilsiz biri oluyordum. Onu engelleyecek bir şey yapamıyorum. Sesler benden uzaklaşarak kendimi koruyacak gücümü benden alıyordu. Dile dökmiyordum. Yiten gücümü geri alamıyordum. Kuruyan bir çiçek misali ruhum kuruyordu. Ölüm yaklaşıyor ölüm yakıyordu. Ve ölüm kucaklıyordu ruhumu hissiz topraklarına.

Hisler mevsimler gibidir. Yaşadıkları zorluklar onu değişime sürükler. Yıpranır, solar ve ölür. Bir an çok sıcak olursun bir an buzdan farkın olmaz. Bir an ağlarsın bir an gülersin. Bir anda bütün duyguları bir arada yaşarsın. Ve her hissi tadar ve yaşarsın. Zaman seni bulunduğun yerden alıp başka bir yere götürüp orada hayatına devam etmeni sağlar. Alışmaz yadırgarsın ama zaman alışmanı yavaşça sağlar. Bulunduğun yeri benimser onu bırakamaz hale gelirsin.

Ne gerçeklere tutunabildim ne de hayallere. İkisine de yabancı kaldım. İkiside hayatımda yer edinemedi. Ve ben sadece uzaktan onları izlemekle yetindim. Yalanların ve acıların izleriyle yaşamımı sürdürdüm. Çünkü elimde olanlar onlardan başkası değildi. Yalanların hayali güveni iyi hissettirdi. Ya da ben öyle sanarak onunda benden uzaklaşmasını istemedim. Acılarsa onlar ben istesem de istemesem de hep hayatımda oldu
Varlığını hep hissettim hep hissedeceğim çünkü onlar bana görünmez ipleriyle bağlı durumda. Ben nereye gitsem beni takip ediyordu. Bir gölge misali kendini bana katmıştı.

İnsanı en çok ölüme sürükleyen şey ne biliyor musun? Yaşayamadığı hayalleri, yaşamak istedikleri ama yaşayamadıkları tadı. Ve ben ne yaşamak istediğim hayalleri yaşayacaktım. Ne de yaşamak isteğim dünyaya adım atacaktı. Ben istediğim değil istenilen bir hayatı yaşıyorum. Ve istenilen o hayatta birçok zorlukla mücadele ediyorum. Etmek zorundayım. Yoksa zararı büyük olacak bana. Ve ne kadar ileriye gitmesem bulunduğum yerde o kadar acıyı tadacağım.

ÖLÜMÜN MELODİSİ *Varta *Where stories live. Discover now