XXXVI.BÖLÜM

14.2K 1K 125
                                    

"Artık ihtiyacımız olacak."

Ayağa yeni kalkan Rique ile ilgilenirken kapıdan giren Neil çantasını açarak Kurt'e bir şey fırlattı.
Kurt mırıldanır gibi bir ses çıkardı.

"Şu külüstürler."

Paketini açtığı 'külüstür'e baktım. Yenmiş elma hiç de ben külüstürüm demiyordu.
Rain kendininkini havada yakaladıktan sonra istifini bile bozmadan uzandığı koltukta ayakucuna fırlattı ve kolunu gözlerine siper ederek derin bir iç çekti. Şakaklarında atan damarları fark edebilirdiniz.
Bir kez olsun huzurlu,sıradan bir gün geçirsin isterdim.

Mutfakta olan Ace'ın yaptığı şeyi gördükten sonra kıkırdamadan edemedim.
Rique bir erkek için fazla ince olan kaşlarını kaldırdı. Enri ise neredeyse kucağımda horluyordu.
Ace telefonu buzdolabının köşesine birkaç kez vurdu ve sonra ekranına bakıp "Neil, bu çalışmıyor."dedi kaşlarını çatarak.
Yanımdan geçerek Neil'a yöneldiğinde güldüğümü duydu ve bana baygın bir bakış attı. Elimi ona uzattığımda telefonu avucuma koydu.
Tuşa bastığımda açıldığını haber veren ses çıktı.

"Üzüldüm."dedi Kurt telefona bakarken.
Bakışları cidden üzülür gibiydi.
Kendimi taş devrinden kalma gibi hissetmem tuhaf mıydı?

"Nasıl unuturum!"

Neil elini alnına çarptı.

"Küçüklere telefon almayı unuttum. Yarın hatla birlikte hallederim. Eğer sorununuz yoksa Camella bizi bekliyor."

Yeşil kafaları düşünüyor olmaları nedense hoşuma gidiyordu. Ayrıca Kurt'ün hızla yerinden fırladığı da gözümden kaçmamıştı.

Rain yavaşça yerinden doğruldu. Gözleri neredeyse kapanıyordu ve bir sarhoş gibi kıpkırmızıydı.

"Bugünlük beni unutun. Akşama işlerim var."dedi.

Arkasını dönüp merdivenleri tırmanırken arkasından bakan tüm gözler anlayışlıydı.

"Yarını unutma."dedi Neil kapıdan diğerleriyle çıkarken.

Yarın?

Rain arkasını dahi dönmeden elini havaya kaldırdı ve kapı Neil'in "Ah!" nidasıyla kapandı.
Ardından Ace'ın "Medeniyetsiz." diyen sesi duyuldu.
Sadece el sallamış olduğuna inanmalı mıydım?

Rain'in sert adımlarının sesi kesildikten sonra bir süre Enri'nin saçlarını okşamaya devam ettim ama dayanamıyordum.

Rain ile sağlıklı bir ilişkim olamayacağını biliyordum. Yine de kuruyan dudağım ve içimdeki mide bulantısına benzer kasılma bana onu özlediğimi söylüyordu.

Evin önüne gelen, benim deyişimle, Umutsuzlar Çetesi'nden sonra herbiri günlerce evden uzaklaşmıştı. Bu süre içerisinde ne okula gidebilmiş ne de ailemi görebilmiştim. Rick denen çocuk yanına üç kişi alıp ikizlerle birlikte evde kalıyordu.
Alt kat insanımsı mezarlığına dönmüştü. Bir önceki gece Neil ve Rain ciddi bir hava içerisinde oraya inmiş ve iki saat boyunca çıkmamıştı. Benim bu zamanlardaki rolüm ise bir gözlemciden öte değildi.

Yavaşça yerimden kalktım, paketteki telefonu aldım ve aceleci ama sessiz adımlarla Rain'in yanına ulaştım. Kapıdan içeriye başımı uzattığımda aşağıdakiyle aynı manzarayla karşılaştım. Kapıyı arkamdan kapattığımda konuşmaya başladı.

"Ben de ne zaman geleceğini merak ediyordum."dedi.

Bunun bu kadar güzel hissettirmesi, normal miydi?
Gözüm bir süre hareket eden dudaklarında kalsa da yutkunup başımı içeriye ışık almayan pencereye çevirdim.

Sıcak KanatlarWhere stories live. Discover now