XXXVII.BÖLÜM

15.5K 958 180
                                    

Cern çıplak toprakta ağır ağır karşısındaki harabeye yürüyordu. Dışarıdan bu kadar çirkin görünmesine rağmen içerisi olağanüstü bir labirent gibiydi. Terk edilmiş bu binaların çoğu yerin altındaki odacıklarla bağlıydı.

Kapıdan içeri girdiğinde herhangi biri gibi kim olduğunu sorgulatmasına dahi gerek yoktu. Kendinden emin gözükmeye çalışarak attığı adımları, geriye kaçıyor gibiydi.

Bunalıyordu,kirlenmiş sarı duvarlar üzerine geliyordu.

Jace'i ve diğerlerini bulabileceği ortak alana gittiğinde nefesi boğazında takılı kaldı.

Ne ara bu kadar çoğalmışlardı?
Bedenlerin arasından zorla yer açarak Jace'i aradı. Neredeyse pencerelerden çıkacak kadar doluşan kalabalığı o açıklayabilirdi.

Ancak içindeki ses kalbini sıkıştırıyordu.Geç mi kalmışlardı?

Önüne gelen kıvırcık saçlarını rahatsız olarak arkaya attı.
Her zamanki sakin ifadesiyle Abigail'in yanında kalabalığı süzen Jace'i buldu.
Göz göze geldiklerinde kasılan çenesinden dişlerini sıktığını anladı.

Cern nefesini tuttu. Bir şeyler ters gidiyordu. Bir süre genç adamın bakışlarında oyalandı. Üstünde bıraktığı etkiyi hiç sevmemişti. Barındırdığı imalar iç karartıcı bir o kadar da beklenti doluydu.
Cern söylediklerini unutmamıştı.Ancak buna hazır değildi,belki de olamayacaktı.
Jace ellerini önünde birleştirdi ve gözlerini kalabalığın karşısına geçip susmaları için elini kaldıran Abigail'e dikti.

Cern, Jace'in yanına geçerken genç adamın gözlerinde ilk defa farklı bir duygu gördü. Her zamanki kontrol yerini bırakmış artık nefretini gizleyemiyordu. Ancak bir an sonra tekrar eski haline döndü. Cern'e dönen bakışları onaylamaz bir şekilde bakıyordu.
Anlayamadı. O hep Jace'in yanında dururdu. Şimdi yaptığının neresi kötüydü?

"Aramıza hoşgeldiniz,baylar."diye söze başladı Abigail.

Sonra önünde duran ve birkaç aydır yıkanmıyormuş gibi görünen kıza döndü. Yani Cern kız olduğunu tahmin ediyordu.

"Ve bayanlar."dedi küçümser bir tavırla."İstediğimize ulaşmak üzereyiz. "

Cern arkası dönük de olsa onun kendine yakışır bir şekilde sinsice gülümsediğinden emindi. Kalabalığa göz gezdirerek devam etti.

"Her biriniz geri döndüğünüzde birimlerinize şunu söyleyin,önümdeki engelleri tek tek aşıyorum. Hepinizin bu işten avantajlı çıkacağını temin ederim."
Yine durdu ve arkasındaki yüksek koltuğa oturdu.

"Elbette benim yanımda olanların. Birimlerinizden bağımsız hareket edebilirsiniz. Eğer aranızda yemin etmek isteyenler varsa -ki eminim vardır- size her zaman kapım açık."

Cern odanın gittikçe nemlenen ortamında derin bir nefes almaya çalıştı. Kokuyordu. Açlık kokuyordu. Gittiği her yeri yiyip bitiren bir açlık. Gözü dönmüşlük.

Yerinde huzursuzca kıpırdandı. Sanki Abigail konuştukça beynine iğneler batıyor,ona acı veriyordu. Bu denli özgüvenli olabilmesi canını sıkıyordu. Boğazına sarılıp susturabilmeyi diledi. Ama daha zamanı vardı.

"Dışarı çık."

Cern anlamadan kendisine fısıldayan Jace'e döndü.

"Ne?"

"Git buradan."

Jace yüzüne bakmadan konuşuyordu. Sanki Abigail'in her dediği onun için hayati bir önem taşıyormuş gibi bir ifade takınmış onu izliyordu.

Sıcak KanatlarWhere stories live. Discover now