XVIII*

17.9K 1.2K 80
                                    


Normal bir gündü. Başımın ağrıdığı, aynı şeyleri düşünüp dert ettiğim, sıradan bulutlu bir gün.

Okulun ikinci kat merdivenlerini bir koala hızında iniyordum.

Yanımdan geçen kalabalığın konuşmalarına istemeden kulak misafiri oldum.

''Duydun mu? Miranda revirdeymiş. Pek de üzülmedim doğrusu..."

Ne?

''Bu saatte...Gözler önünde...''

''Çok yazık! O güzel vücudunda iz kalmasa iyi olur.''

İğrenç, kıskanç hemcinslerimin yorumlarını duyduktan sonra kendimi resmen merdivenden aşağı attım.

İnsan değillerse insan yöntemleriyle tedavi olabilirler miydi?

Ayrıca Ace'ın vücudu zaten yarayla doluydu...

Revire giden yolu hızla aşarken neden endişelendiğimi düşündüm. Onun için? Ace için?

Sadece ne olduğuna bakacaktım. Yalnız olmadığından emin olmalıydım.

İçimden bir ses 'Sen de onlardansın!' dediğinde iç sıkıntısıyla zihnimin kuytularına ittim.

Sırası mı şimdi?

Görünüşte insanlardan kaba bir farkları yoktu. Ace'ın Derek'e tuhaf bir tepki vermemesini diledim.

Tepki verecek halde miydi onu da bilmiyordum.

Ne kadar kötü yaralanmıştı?

Kahverengi binaya yaklaşırken küçükken herhangi bir ameliyat olup olmadığımı düşünüyordum. Ya da ağır bir yaralanma.

Hayır!?

Kalp atışlarım kulaklarımda uğuldarken merakla yatakhanenin çevresinde bekleyen öğrencileri iterek ilerlemeye çalıştım. Ne düşündükleri umrumda değildi.

Tanıdık koridoru aşarken sadece iç sesimi dinliyordum.

Revirin kapısını kabaca açtığımda Derek hızla döndü.

Agresif bakışlarının yerini şaşkınlık alınca bir saniyede kendini toparlayıp işine döndü.

Kendimi ona bakmaktan zorla alıp sedyedeki baygın Ace'a baktım.

Gözlerim kocaman açıldı. Alnında Derek'ın ilaçlı pamuğu sürttüğü bir kan sızıntısı vardı. Ama ondan önemlisi, sol omzu boydan boya yarılmıştı. Pıhtılaşmış kana yüzümü buruşturdum.

Bunu ne yapmış olabilirdi? Kim? Nasıl? Hem de onlardan birine?

Neden diğerleri burada değillerdi?

Hangi uzaklıkta, ne kadar kalabalıkta 'etkinleştiğine' dair bir fikrim yoktu. Ama bir gidip bir gelmesine yavaş yavaş alışmıştım. 'His'in yokluğunu tüm gün fark edememiş olmama şaşırdım.

Derek tekrar işine dönmüştü.

''Eğer gitmeyeceksen yardım et,Lily.''dedi sakince,solundan bir şeyler almak için koltuğunu döndürürken.

Hala kapı kolunu sıkan elimi indirdim ve yabancı gözleri uzaklaştırmak için hızla kapıyı kapattım.

Ace'ın yaralı kolunun yanına geçtim. Nefesimi düzenlemeye ve soğukkanlı görünmeye çalıştım.

Bana ne yapmam gerektiğini söylemesini beklerken burada ne halt yediğimi düşünüyordum.

O günden sonra yanına gelmeye cesaret edememiştim. Bana bir yabancıymışım gibi bakması bana verebileceği en büyük cezaydı. Düzgün bir açıklama bulup ona yeterli zamanı verdikten sonra yanına gelecektim, planım buydu.

Sıcak KanatlarWhere stories live. Discover now