XLII.Bölüm

15.6K 1K 247
                                    

Nefesimi daha ne kadar tutabilirim,bilmiyordum.
Aslında bunu yapmama gerek yoktu. Ama çok heyecanlıydım ve panik halindeydim.

Bastığım yerdeki parçalar ses çıkardığından neredeyse on saniyede bir adım atıyordum.

Siktir.

Çıkardığım sesle Kurt hemen bana döndü ve başta kaşları çatık olsa da sonradan yumuşadı.

Çarptığım şeye baktığımda bunun bir kerpeten olduğunu fark ettim. Ucu dışarıya sarkmış olan paslı şey iyi ki düşmemişti. Çünkü bu, çarptığı diğer aletlerden daha çok ses çıkarırdı ki bu da bizim yakalanmamız demekti.

Kurt bir süre bana sessiz olmamı işaret edip beklediğinde benimle gelmeyi teklif ettiğine pişman olduğuna emindim.
İşleri olduğunu söyleyip hazırlanmaya başladıklarında beni de götürmeleri için diretmiştim. Rain ve Neil her ne kadar karşı çıksa da Kurt ve Ace benim gelmemden yanaydı.
Tabi Ace'ın sebebi farklıydı. Kurt ise bana göz kulak olmak istediğini söyleyip yanından ayırmayacağını söylemişti.

Kurt elini önümüzdeki paslı,çizikli kapıya uzattığında duyduğum sesle kaşlarımı çattım. Merdivende atılan adımlar duyuyordum.

Onu kolundan çekip hemen kapının yan tarafındaki çıkıntıya yasladım. Ses çıkarmadan bana ayak uydurduğunda kendimi çok iyi hissettim.

İşe yarıyorum,millet!

Kapı gıcırdayarak açıldığında kalbim gümbür gümbürdü. Umarım bugün yerinde kalırdı.

Adam hızla dışarı çıkıp kendisi kadar eski olan kulübemsi yeri motoruna atlayıp terketti. İri yapılı,uzun, karışık ve beyaz saçları olan,deri giyen bir zorbaya benziyordu.
Şehrin dışında kalan bu yeri ancak kulübemsi olarak tarif edebilirdim. Ve çevresi şuan Rainler,Rick,ikizler ve tanımadığım birkaç kişiyle çevriliydi.

Kuru otların arasında kalan bu yerde belki de paslanmamış tek bir şey yoktu. Ve kırılmayan cam da.

Kurt beni omzumdan ittirdiğinde ayağına bastığımı yeni fark ettim ve hızla öne çıkıp ona özür dileyen bakışlarımı yolladım.

Umarım elindeki sivri şeyi bana sokmazdı.

Beni es geçip sağımdaki kapıya yöneldiğinde onu daha yakından takip etmeye başladım. İçeride bunun gibi birkaç tanesi daha olduğunu düşünmek bana yeterliydi.

Kapı Kurt çekerken gıcırdamaya başladığında yüzünü buruşturdu.
Ona dünyadan bir ders vermeliydim.

Boş elimle kapıyı kenarından tutup birden çektim.

Kurt inanamayan gözlerle bana baktı.

Gıcırdayan bir kapı vardıysa onu hemen çekecekti.

''Ne yapıyorsun?"diye fısıldayarak azarladı.

''Çok ses çıkarıyordu.''

Dişlerini sıktı.

''Hiç çıkarmadı,sağol.''dedi.

Tekrar önüne döndüğünde titreyen elimi kapıdan çektim. Ancak ben çektikçe gıcırdıyordu.

''Kurt!"

Benim bile zor duyduğum sesimle bana dönen Kurt ne olduğunu anlamaya çalışırken köşede gördüğüm yarısı boşalmış çuvalı ona işaret ettim. Ardından kapının önünü gösterdim.

Derin bir iç çekerek indiği ilk basamağı geri tırmanıp çuvalı aldı ve kapının önüne koydu.

Elime sıkıca sarıldığında artık sinirlenmeye başladığının farkındaydım. Şimdi işini yapmak istiyordu. İçeride kaç kişi olduğuna bakacak ve çıkacaktık. Sessizce,sakince. Ve ben bir daha içeri girmeyecek,Ricklerin yanında bekleyecektim. Kurt ise Rainlerle buradakilerin işini bitirecekti.

Sıcak KanatlarWhere stories live. Discover now