XXIX*

18.4K 1.2K 196
                                    

''Birileri var.''

Üçü de Ace'a döndü. Dümdüz karşıya bakıyordu. Bir anda durdu ve usulca sağ tarafa yöneldi.

Şehir merkezindeki işlerini bitirmiş eve dönüyorlardı. Ancak merkezden uzaklaştıklarında havada hiç de doğal durmayan alevleri görünce o tarafa yönelmişlerdi.

Kendi sınır alanlarıydı ne de olsa.

''Çok uzakta değiller.''

Ace bu konularda her zaman diğerlerinden daha hassas olmuştu. Duyuları onlardan daha gelişmişti.

Rain tereddüt etmeden Kurt'ün yanından önde tek başına yürüyen Ace'ın yakınına geçti. Gelebilecek herhangi bir şeye karşı birbirlerini korumalıydılar.

Rain etrafa göz gezdirerek kaşlarını çattı. Bu kadar eski yapılar böyle bir şehirde ne arıyordu?

''Bir daha şunları giyme.''diye söylendi Kurt, Ace'ın boş sokakta yankılanan topuklu çizmelerine bakarak.

Ace gözlerini devirdi.

''Tabii.''diyerek geçiştirdi.

''Çok ses çıkarıyorlar, Ace.''diyerek katıldı ona Rain.

Ace haklı oldukları için ses çıkarmadı. Ancak bu bir alışkanlıktı. Düz ayakkabılarla normal yürüyemiyordu bile. Ne yapabilirdi?

''Bak sen. Kimler buradaymış.''dedi sinir bozucu bir ses.

Dördü de bakışlarını önlerine çevirdi ve Neil durunca hepsi durdu. Kendi aralarında konuşurken onları fark edememişlerdi.

Rain kendisine bakan kıza çatık kaşlarla karşılık verdi. Yakınlarında olan en kalabalık birim onlardı. Başlarında şuan göz göze oldukları kız vardı.

''Bizim de küçük bir işimiz vardı.''dedi kız arkasına kısa bir bakış atarak.

Daha çok çocuğa benzeyen kısa bir kız ve siyahi bir çocuk yerdeki makinenin başındaydı. Rain karanlıkta kendilerine doğru gelen üç kişi daha seçebildi.

''Peki siz burada ne yapıyorsunuz? Buranın bizim sınırlarımız olduğunu bildiğinizden eminim, Rain.''dedi.

Rain iki adım öne geçti ve diğerlerini arkasına aldı.

Rain'in sinirleri zaten son birkaç gündür oldukça bozuktu. Uğraşacak birilerinin olması onun işine geliyordu.

Sadece uyarıyla kalmasa da olurdu.

''Sanırım işinizi çok iyi yapamıyorsunuz.''dedi dudağı alayla kıvrılırken.

Abigail'in kaşları sinirle çatıldı.

''Ne demek istedin?''

''Sinir bozucu makineler sizin sınırlarınızdan bizim tarafa sızıyor. Bu kadar kalabalık olmanıza rağmen işlerinizi başkalarına yaptırmak kolay geliyor anlaşılan.''

Abigail'in ağzından inanamamazlıkla alay arasında kalan bir ses çıktı. Oradaki herkes dudaklarındakinin sahte bir gülüş olduğunun farkındaydı. Sonradan katılanlar Abigail'in yanında huzursuz ifadelerle yerlerini aldılar.

Rain ortamı gerdiğinin farkındaydı. Ancak bu umrunda değildi. Zaten yeterince uğraşacak işleri vardı. Bir grup yeteneksiz yüzünden canının sıkacak değildi.

''Buranın nasıl bir yer olduğunun farkındasındır, Rain. Bu kadar cezbedici olması bizim suçumuz değil. Yeterince iyiyiz.''dedi Abigail korumacı bir tavırla.

Rain ağır ağır başını salladı.

''Daha iyisini yaparsınız o halde.''diye devam etti.

O kadar da yakın değillerdi. Aralarında belki on bes adım vardı. Ancak bu Rain'in grubun gerisinde kalan kızı görmesine engel değildi. Dudaklarındaki sinsi gülüş kalitesiz bir sokak lambasının ışığında bile belli oluyordu. Rain gülerken sarsılan omuzlarını da seçebildi.

Sıcak KanatlarWhere stories live. Discover now