XXV.BÖLÜM*

15.1K 1.3K 39
                                    


İşte oradaydı.

Rain gördüğü sahneyle şoka uğradı. Öfke göğüs kafesinde yuvarlanırken sıktığı dişleri kırılacak sandı. Milyonlarca iğne aynı anda vücuduna saplanıyor gibiydi. Öğrendiği anda tüm bu yolu endişeyle koşarak gelmişti.

''Nereden başlasak?''

Tiksintiyle öne atıldı ve Neil'ın almasında ısrar ettiği hançeri kınından çıkardı. Kolunun tersiyle alnındaki teri sildi.

''Senden.''diye seslendi omuzları hızla kalkıp inerken.

Ona çevrilen bakışlar önce kendisinde sonra arkasında gezdi. Birinin okla duvara sabitlenmesiyle Neil'ın geldiğini anladı.

Silah kullanmamalarının sebepleri vardı elbet. Polisi olaylara karıştırmamak bunların en büyüğüydü.

Ayrıca Rain belki yaı ve hançeri kabullenebilirdi ama silah...Bedenleri birer silahken neden böyle bir aşağılamayı kabule etsindi?

Rain, Lily'nin üstündeki adama doğru yürürken hançeri fırlattı. Ölmesi ve bir şeyler öğrenememeleri umrunda değildi. O piçi öldürecekti.

Gözü o kadar dönmüştü ki ıskaladı. Hançer yeşil kafalardan birinin kolunu sıyırdı. İnlemesini duysa da ona doğru dönmedi. Gözleri o adama sabitlenmişti.

Adam elindeki hançeri hırsla ve panikle havaya kaldırdı. O sırada yeşil kafalı, arkasındaki konteynıra bir yumruk indirdi ve haykırdı. Rain daha ne olduğunu anlamadan çocuk hançeri indirdi. Ancak Yeşil onun dikkatini dağıtmıştı. Bir refleskle kendini yukarı kaydıran Lily'in bacaklarının arasına isabet etti.

Rain öfkeyle tıslayarak kaçmak üzere doğrulmaya çalışan çocuğa koştu. O hançeri gözüne sokacaktı. Daha sonra bedeninde binlerce küçük yara açacaktı. Ve bilincini kaybetmesin diye kafasını defalarca buzlu suya sokacaktı ve sonra...

''Rain.''

Rain duyduğu inleme sesiyle daha düşünmesine fırsat kalmadan duruverdi.

Öyle kısık bir sesti ki Rain nasıl duyduğunu anlamadı.

Önüne çıkanları savurarak kaçan çocuktan da bakışlarını alamadı.

Tereddütle bir yerdeki Lily'i bir de uzaklaşan çocuğu süzdü.

Kızın sesindeki bir şey...

Yanına gitmek istiyordu. Ancak diken üstündeydi. Ve henüz sakinleşememişti. Dudaklarını yaladı.

O sırada bir kırbaç şakladı. Ace da burada olduğuna göre rahatlayabilirdi.

Siktir.

Telaşla Lily'nin yanında diz çöktü. Gözlerini sımsıkı yummuştu. Rain'in elleri havada kaldı.

Neden ona dokunamıyordu?

Ellerini saçlarının arasına soktu. Sonra ucu gözükmeyen hançerin başındaki figürü gördü.

Yılan. Kuyruğu alev olan bir yılan.

İçindeki öfke kinle bir olup damarlarında akmaya başlamıştı.

Ve suçluluk.

Bunun suçlusu kendileriydi. Lily'e zarar vermek istemelerinin suçlusu kendileriydi.

Dokunamamasının sebebi bu olmalıydı.

Lily'nin hıçkırmasıyla tüm düşünceleri altüst oldu. Titreyen elini tuttu ve sıktı. Lily daha güçlü bir tutuşla karşılık verdi.

''Buradayım.''dedi Rain.

Ağzından dökülen kelime kendisine çok anlamsız göründü.

Neden kalbi sıkışıyordu?

Odasına girdiğinde ve kırık parçalarla dolu boş bir odayla karşılaştığında neden endişelenmişti?

Yeşil kafayı gördüğü anda neden göğüs kafesi daralmıştı?

Hızla bakışlarıyla kızın bedenini yokladı. O şerefsizler Lily'e dokunmuşsa... Bir çizik bile varsa...

Lily'nin bedeni bir diğer hıçkırıkla sarsıldığında Rain dayanamadı. Onu hızla kucağına çekti. Sessiz ağlayışını birden koyveren kız yeniden ellerinin altında titriyordu.

Elini karışık kıvırcık saçlarının arasına soktu ve yüzünü başının altına yasladı.

Gelen sıcak sıvıyla eli donakaldı. O noktayı biraz daha yokladı.

Elini kaldırıp baktığında ciddi bir şey olmadığını düşündü. Rain'in çenesi kasıldı.

Yine de olmuştu.

Kalkıp birilerine saldırma isteğini yutmak için derin bir nefes çekti.

Yeşil'in omzunun üstünde duran hançeri kendi arkasına fırlattığını gördükten sonra Rain de gözlerini kapadı. Ardından yere çarpan bir şeyin sesini duydu. Bir bedenin.

Lily'nin beline sarılan kollarını hissetti. Kızın bacaklarını kendine çekti ve oturuşunu düzeltti. Nefesi titrerken omuzları sarsılıyordu.

Rain neden kalbinin titrediğini düşündü. Kızın başını okşarken koruma isteğiyle kolunu daha da sıkı sardı.

Onu rahatlatmak istiyordu. Yanında olduğunu, artık korkmamasını söylemek istiyordu. Soğuk bedeninin her köşesini sarmak istiyordu.

Ama yapamadı. Ağzını açamıyordu.

Neden yapacaktı ki zaten?

Hem Lily kendisinden de kaçıyordu. Eğer bu durumda olmasaydı muhtemelen Rain'den uzaklaşmaya çalışırdı.

Rain hissettiği şeyin vicdan azabı olduğunu düşündü. Belki de onlar yüzünden hayatını kaybedecekti.

Bu düşünceyle yüzünü buruşturdu. Ona kanıtlamak istediği bu kadar şey varken bunun olmasına izin vermezdi.

Kulağının yanından bir ok vızıltıyla geçti. Rain yine de gözünü açmadı. Açmak istemedi.

Arkadaşları buradayken güvende olduğunu biliyordu. Dahası o hainlerin içinde kendi adamları vardı.

Bir süre sonra toparlanıp Lily'nin kulağına bir şeyler mırıldanmaya başladı. Kızın kendisini dinlemediğinden emindi. Ama sesini duymasını istiyordu. Hıçkırıklarının yatışmasını ve titremesinin durmasını istiyordu.

Kurt'ün haykırışı yakınlardan geldiğinde ayrılan Lily oldu. Birden ağlaması durdu ve kesik nefesler alırken korkuyla Rain'in omzundan arkaya baktı. Rain'i saran elleri aniden yumruk olup kazağını kavramıştı.

Bu sefer Kurt'ün meşhur gülüşü yankılandı.

Rain kızın gözlerinden endişe ve ardından rahatlamanın geçmesini izledi. Gözyaşlarının bıraktığı izleri ve ıslanan kirpiklerini görebiliyordu. Bu kadar yakındayken...

Rain yutkundu ve kızın başını tekrar göğsüne yasladı. Ağlaması kesilse de hala titriyordu. Yaşadığı şoku atlatamamış gibiydi.

Ne kadar dayanıksızdı.

Ace olsaydı, diye düşündü.

Ama O, Ace değildi. Kırılgandı. Korunmaya ihtiyacı vardı. Kalp atışlarını hissedebiliyordu. Bir kuş gibi çırpınıyordu.

Ve Rain, kızın kendi kalp atışlarını fark etmemiş olmasını diledi.

Sıcak KanatlarWhere stories live. Discover now