VI*

30.4K 1.9K 179
                                    

Planladığım gibi hafta sonuna güzel bir kahvaltıyla başladıktan sonra arabama atlayıp büyükbabamı istasyondan almaya gidiyordum.

Babamın eski arabası on yedinci doğum günü hediyemdi. Benim için olağanüstü bir şeydi. Bir yıldır onu boyatmayı planlıyordum. Yaklaşan doğum günüm için bir seçenek olabilirdi.

Sanırım kendi planlarına pek sadık kalan biri değildim.

Temiz havanın içeri dolması için arabanın camını açtım. Işığın değişmesini beklerken şarkı mırıldanıyordum.

Bu huzurumun sonsuza kadar sürmesini diledim. Sanki bu iki hafta hiç yaşanmamış gibiydi. Büyükbabamla geçireceğim hafta sonu benim için yogadan daha iyi bir meditasyon şekliydi.

Küçüklüğüm onunla geçmişti. Bana sürekli bir şeyler öğretmeye çalışırdı.

Biz kesinlikle birbirimize benziyorduk.

Annemin ve babamın gözleri renkliyken ben onun kahverengi gözlerini almıştım.

Hayır, bu durum hiç de sinirimi bozmuyordu. Kesinlikle!

Tokaları reddeden saçlarımsa annemdendi. Vücudumda memnun olduğum yerler listesinde ilk sıradaydı. Evcilken tabi!

Arabamı durdurdum ve gözlüklerimi çıkarıp indim.

Büyükbabamı görebilmek için etrafa göz attım. Uzun boyuyla kesinlikle her taraftan seçilirdi. Onu gördüğümde istemsizce gülümsedim. Telefonla konuşuyordu. Yaklaştıkça kaşlarının çatık olduğunu ve gergin olduğunu fark ettim.

Beni görünce anında gülümsedi ve telefonu kapattı.

Hızla yanına vardım ve boy farkının izin verdiği ölçüde boynuna sarıldım.

Yani büyük babam eğildi...

''Ne kadar da ağırlaşmışsın.''dedi gülerek.

Yüzümü buruşturdum.

''Sen iyice ihtiyarlaşmışsın.''dedim,karşısında şımararak.

Sesli bir kahkaha attı.

Elimi bavuluna atınca hızla elime bir tane indirdi.

''Hayır,senden daha dincim.''dedi.''Şu gözlere bak! Simsiyah olmuş.''

Büyükbabam arkasını döndüğünde gözlerimi çevirdim.

Koluna girip arabanın yanına götürdüm.

Kaşlarını çattı.

''Bunu kullanmak için yasal iznin var mı?''diye sordu.

''Ehliyetim öyle söylüyor.''dedim, bagajı kapatırken.

Ona düz bakışlar atarken acaba şimdi ne söyleyecek diye bekliyordum.

Kaşları sahte bir hayretle kalktı.

''Sahi mi? O kadar oldun mu ? Ben sadece kilo aldığını sanmıştım.''

Ardından dişlerini göstererek hırıltılı bir şekilde güldü.

Kemerimi bağlayıp ona döndüm.

''Hah!''diye tısladım. "Artık beni şekerle kandıramadığın için üzülüyorsun sadece. Umarım emekli maaşını çekmişsindir."

Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. Ama hala omuzları sarsılıyordu.

Birkaç dakika sonra yorgun olduğuyla alakalı bir şeyler mırıldanıp güneşten mayışarak başını arkaya yasladı.

Her zamanki gibi ütülemeyi unuttuğu gömlek yakalarına bakıp gülümsedim. Yolun devamında en sevdiğim şarkılara mırıltılarla eşlik ediyordum.

Sıcak KanatlarWhere stories live. Discover now