5.BÖLÜM

68K 4.9K 3.7K
                                    

Hastane de geçen ilk çalışma günümün sonunda eve gelmiştim. Merve denen kız bütün gün kimi zaman alaycı kimi zaman küçümser tavırlarıyla beni sinir etmeyi başarmıştı. Patronum olacak o adam gurup terapisine gitmeden önce Merve'ye birşey ler söyleyip gitmişti.

Merve, sanki benim gibi sıradan bir asistan değil de koca hastanenin başhekimiymiş gibi bütün gün bana emirler yağdırıp durdu. Sonuçta ikimiz de aynı konumdaydık ve bana sinir bozucu bir şekilde üstünlük taslıyor olması canımı sıkmıştı. Bu kızın havasını almak farz oldu.

Eve geldiğimde ilk iş olarak odama gidip üzerimdeki rahatsız kıyafetleri değiştirdim. Böyle kumaş pantolon gömlek tarzı kıyafetler den hiç hoşlanmıyorum. Aşırı rahatsız edici, birdaha işe böyle giyinip girmeyi düşünmüyorum. Zaten o hastanede asistan değil de amele muamelesi görüyorum.

Saçlarımı bir tokayla tepeden at kuyruğu yapıp odamdan çıktım. Mutfakta yemek hazırlayan Güneş'e yardım etmek için yanına gittim.

"Seni tam üç kere aradım açmadın. Merak ediyorum ilk iş günün nasıl geçti anlat bakalım," derken tencereye attığı soğanları karıştırıyordu. Yılların ev kadınlarına taş çıkartırcasına ustaca ve seri hareketletlerle kabuklarını soyup küp küp doğradığı domatesleri soğanın üzerine ekledi.

"Telefon'a bakmaya fırsatım olmadı çok yoğundum Güneş canım çıktı resmen!" dedim bezgin bir ifadeyle. Yorgunluğum uykusuzluğuma karışmış bir şekilde dolaptan salçayı çıkartıp tezgâhın üzerine bıraktım. " Geç oturda anlat hadi neler yaptın?" dedi gülümseyerek. Sandalyeyi çekip oturdum ve olanları anlatmaya başladım.

Güneş'e bütün günün özetini anlatmak bile fazlaca yormuştu beni.

***

Yemeğimizi yedikten sonra Güneş, "Benim ders çalışmam lazım"deyip odasına çekilmişti. Yarın önemli bir sınavı vardı bu yüzden mutfağı toparlama işini ben devralmıştım. Makinaya bulaşıkları yerleştirip tezgâhı da sildikten sonra bende odama geçip yatağa uzandım.

Gün boyunca yaşadıklarımı düşünmeye başladım. Hastane de bir hasta yakınıyla küçük çaplı bir tartışma yaşamıştım. Aslında ben haklıydım ama kadın bir türlü laftan anlamıyordu. Kadın gittikten sonra Merve bana "Sen kime, nerede nasıl davranman gerektiğini bilmeyen bir kızsın" demişti sinirli bir şekilde. "Burası bir özel hastane ve hasta yakınları aynı zamanda bizim müşterimiz. Onlara karşı daha saygılı ve kibar olmalısın" demişti. Bütün gün bu söylediklerini kafamdan bir türlü atamamıştım.

Aslında Merve haklıydı,bilmiyordum ki ben kiminle nasıl konuşulması gerektiğini. Kimse öğretmemişti bana. On sekiz yaşına kadar yurt ve okul arasında bir hayatım vardı. Yurt'a giriş saatlerini kaçırmamak için okul çıkışı hiç bir yere gidemiyorduk. Bu yüzden okul ve yurt dışında bir arkadaş da edinemiyorduk. Onsekizime girdiğim gün yurttan gönderilmemin üzerinden iki yıl geçmişti. Bu zaman zarfında da tek çabam bir iş bulmak ve başımı sokacağım bir ev bulabilmekti. Yani hayatta kalmak!

Çalıştığım işler de hep sıradan basit işlerdi. Bir sosyal hayatım da olmadı hiç.İş ve ev arasında geçen bir hayatım vardı. Kiminle nasıl konuşulur,nerede nasıl davranılır pek bilmiyordum. Neler yaşadığımı bilmeyen birisi için ne kadar da kolaydı bilgisizliğimi yüzüme vurmak.

Tek başına hayatımı düzene sokmaya çalışırken başıma gelenler de cabasıydı tabi. O korkunç günün ardından toparlanmak,yeniden hayata tutunmak öyle zordu ki benim için. Ama başarmıştım. Düştüğüm yerden kimsenin yardımı olmadan, kimseye tutunmadan yine kendi başıma kalkmıştım ayağa. Ve kendime bir söz vermiştim. Kimseye boyun eğmeyeceksin ve hiç kimseye güvenmeyeceksin. Ve asla bir kez daha ucunda ölüm bile olsa bir erkeğin sana dokunmasına izin vermeyeceksin!

FÜGWhere stories live. Discover now