38.BÖLÜM

40.2K 4.1K 2.9K
                                    

Seni çok aradım ama bir türlü bulamadım. Tam umudumu kaybettiğim bir anda, beklemediğim bir zamanda karşıma çıktın. Beni affedebildin mi bilmiyorum. Seni çok özlemişim yaralı bebek.

Koray'la birlikte kitapçıdan aldığımız, neredeyse sonuna yaklaştığım kitabın içinden çıkan not. Her bir kelimesini aklıma kazımak istercesine defalarca kez okudum. Kim yazmıştı bu notu, kim bırakmıştı kitabımın arasına? Neredeyse iki saattir düşündüğüm tek şey buydu. Hastalığımın kısa süreli nüks ettiği bir anda, bu notu ben yazmış ve kitabın arasına koymuş olabilir miydim? Evet, bunu bile düşündüm. Bunu bile düşünecek, kendimden şüphe edecek kadar aciz bir durumdaydım. Hatırlamıyordum. Böyle bir notu yazıp kitabın içine koyduğuma dair hiçbir şey yoktu zihnimde.

Hastalığımın nüks ettiği zamanlarda yaptıklarımı normale döndüğüm zaman hatırlardım. Ama böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum. Bu not birisi tarafından bana yazılmışa benziyordu. Kim bana yaralı bebek diye hitap ederdi ki? Benim bildiğim tek yaralı bebek, küçüklüğümde sahip olduğum tek oyuncağım olan bebekti. Ona bu ismi ben takmıştım. Başımıza gelen o korkunç olaydan sonra bizzat ben ona yaralı bebek demiştim.

Ona yaşattığım bu kötü durumdan dolayı bebeğimden özür dilediğimi hatırlıyorum. Benim yüzümden kafasına bıçak darbeleri alarak yaralanmıştı ve ondan özür dilemiştim. Beni affedebildin mi - yaralı bebek... Bu cümlelerdi bana bu notu kendim mi yazdım acaba diye düşündüren. Üstelik şu an yanımda değildi, kaybetmiştim onu. Yoktu artık yanımda yaralı bebeğim. Seni çok aradım ama bulamadım diye yazmış olma ihtimalim yüksekti ama ben böyle bir şey yazdığımı hatırlamıyorum. Ayrıca neden, Tam umudumu kaybettiğim bir anda, beklemediğim bir zamanda karşıma çıktın yazacaktım? Bulamamıştım ki onu.

Bu not kesinlikle bir başkası tarafından bana yazılmıştı. İyi ama kim? Kim bu kadar korunaklı bir hastaneye, üstelik kapımda iki tane adam varken odama girip böyle bir notu kitabımın arasına bırakabilirdi? Yaralı bebeğimden bu güne kadar hiç kimseye bahsetmemiştim, sadece Rüzgâr biliyordu onu. Bir tek Rüzgâr'a anlatmıştım yaralı bebeğimin başına gelenleri.

Çıldırmak üzereydim, kafam allak bullak olmuştu. Başıma giren ağrı beni tedirgin ediyordu, düşünmemeliydim artık çünkü başıma böyle şiddetli bir ağrı ne zaman uğrasa hiç iyi şeyler olmuyordu. Oturduğum hamaktan kalkıp odama girdim. Uyumak, uyuyup zihnimdeki karmaşadan kurtulmak istiyordum. Elimdeki kitabı komodinin üzerine bıraktıktan sonra yatağın örtüsünü kaldırdım. Kafamın içindeki senaryolardan kurtulmanın tek yolu uyumaktı. Kaçış yöntemimdi uyumak, şu hayatta en iyi yaptığım şeydi kaçmak.

Örtüyü kaldırdıktan sonra yatağa girecektim ki kapı açıldı ve Rüzgâr içeri girdi. "Güzelim," dedi son derece enerjik bir şekilde. "Yatıyor muydun?"

Kapıyı kapatıp yanıma yaklaşırken yüzündeki ifade değişmeye başladı. Anlıyordu. Rüzgâr yüzümün şeklinden bile içimde bir şeyler koptuğunu hemen anlıyordu. Elimdeki notu buruşturup cebime koydum, şu an bu notu ve kafamda canlanan senaryoları Rüzgâr'a anlatacak gücüm yoktu. "Uykum geldi," dedim yüzüne bakmamaya çalışarak.

"Bu saatte mi?" diyerek yanıma geldi, çenemden tutup başımı kadırdı ve ona bakmamı sağladı. "Bir şey mi oldu?" Başını hafifçe eğerek yüzüme bakarken kaşları çatılmıştı. Sanırım kaçmayı başaramadığım tek şey Rüzgâr'ın hisleriydi, kaçamıyordum ondan. "Ağladın mı sen?" derken kaşları daha da çatılmıştı.

"Başım ağrıyor biraz." Elimde tuttuğum örtünün ucunu bıraktım ve yatağın üzerine oturdum. O da yatağa oturdu ve dizlerimiz birbirine değecek kadar bana yaklaştı. Bakışlarım Rüzgâr'daydı ama aklım notta yazanlardaydı.

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin