45.BÖLÜM

32.4K 2.5K 2.7K
                                    

Güneş'in ölüm haberini aldığımda, yaşadığım şokun etkisiyle baygınlık geçirmiştim. Gözlerimi hastane odasında açtığımda başımda iki tane polis memuru vardı. Rüzgâr da, Koray da yoktu. Polisler onları götürmüştü. Artık iyi olduğumdan emin olduklarında beni de alıp emniyete getirdiler. Şu an Rüzgâr, Koray ve Tuna tam karşımda demir parmaklıklar arkasındaydı. Ben de onların karşılarında ki parmaklıkların arkasındaydım. Üçünü aynı yere koymuşlardı ama ben yalnızdım.

Koray çok bitkin görünüyordu. Güneş'in ölüm haberi onu derinden sarsmıştı. Hiç konuşmuyor, dirseklerini dizlerine yaslamış, başını ellerinin arasına almış bir şekilde yerdeki fayanslara bakıyordu. Rüzgâr da suskundu, hiç konuşmuyordu ama Tuna onun suskunluğunu bozmak için elinden geleni yapıyordu. Sürekli Rüzgâr'ı sinirlendirecek bir şeyler söyleyerek onu kışkırtıyordu ama Rüzgâr onun kışkırtıcı sözlerine karşılık vermiyor, duymazdan geliyordu.

Ben hastanede yapılan sakinleştiricinin etkisi altındaydım. Duygularım elimden alınmış gibi boş gözlerle karşımdaki üç adama bakıyordum. Güneş'i kim öldürmüştü, biz neden şüpheliydik bilmiyorum. Henüz bir açıklama yapılmamıştı bize. Yarım saat önce gelen polisler Rüzgâr'a, bir saat sonra nöbetçi mahkemeye çıkarılacağını söylemişlerdi o kadar.

Polisler hastaneye geldiklerinde Rüzgâr'a, Serhat Atalar'ı öldürmeye teşebbüsten göz altına aldıklarını söylemişlerdi. Teşebbüs dediklerine göre Serhat ölmemişti. Rüzgâr ona ne yapmıştı, nasıl bir zarar vermişti bilmiyorum. Neden yaptığı konusunda kafamda tek bir ihtimal vardı ama anlam veremiyordum. Rüzgâr, Serhat'ın bana yaptıklarını öğrendiyse bile bunu nasıl öğrenmişti?

Saatlerce hiçbir şey öğrenemeden beklemek çok yorucuydu. Başımı duvara yasladım. Güneş'le olan anılarımız aklıma geliyordu sürekli. Onunla arkadaşlığımız çok kötü bir şekilde son bulmuştu ama yine de çok üzülüyordum. Böyle bir sonu hak etmemişti Güneş. Onu kim neden öldürmüştü aklım almıyordu. Bizim bu cinayetle ne ilgimiz vardı bir anlam veremiyordum.

"Sevgilimle nezarete atılmadım demezsin artık Rüzgâr," diyen Tuna'nın enerjisi bitmek bilmiyordu. Üstelik fazla keyifliydi. Kendisinin de bir cinayet şüphelisi olarak nezarette olduğunu biri ona hatırlatmalıydı. Rüzgâr yine cevap vermedi ama Tuna'nın susmaya niyeti yoktu.

"Sevgili demişken," dedi ve arkasına yaslandı. "Geçenlerde Sude'yle konuştum, Türkiye'ye kesin dönüş yapmış."

Geldiğimden beri Tuna'yı ve kışkırtmalarını umursamadan duran Rüzgâr aniden ona döndü. Bakışları haddinden fazla sertti. Nihayet Rüzgâr'ı rahatsız edecek bir malzeme bulmuştu ve daha da keyiflenmişti Tuna.

Yüzüne kondurduğu sinsi bir sırıtmayla, "Bir hukuk bürosu açmış," dedi. Sanırım bu gece Sude hakkında bir şeyler öğrenecektim.

Rüzgâr bir an bana baktıktan sonra Tuna'ya döndü ve, "Kes sesini!" diyerek adeta hırladı. Ancak Tuna'nın sesini kesmek bir niyeti yoktu. Kafaya koymuştu, bir de nezarette dayak yiyecekti Rüzgâr'dan.

Tuna da bir an bana baktıktan sonra tekrar Rüzgâr'a döndü ve, "Avukatım olarak polislere Sude'nin numarasını verdim," dedi kısık sesle. "Birazdan gelir buraya."

Demek Sude avukattı ve Türkiye'ye kesin dönüş yapmıştı. Yurt dışında olduğunu bile bilmiyordum. Sude hakkında hiçbir şey bilmiyordum çünkü kimse bir şey söylemiyordu. Ama anladığım kadarıyla Tuna bu gece Sude konusuna açıklık getirecekti. Kollarımı göğsümde bağladım ve onları izlemeye devam ettim.

Rüzgâr sinirle yerinden kalktı ve Tuna'nın gırtlağına yapıştı. Tepkisizce onlara bakıyordum. Koray da tıpkı benim gibi tepkisizdi. Yandan Rüzgâr ve Tuna'ya bir bakış attıktan sonra tekrar yere sabitledi boş bakışlarını. Rüzgâr ve Tuna'nın aralarındaki gerginliğin boyutu ne olursa olsun Koray asla müdahale etmiyordu.

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin