17. BÖLÜM

39.6K 3.6K 2.2K
                                    

Karanlık sokakta hızlı adımlarla yürüyordum. Koray ve Rüzgâr'ın yanından ayrılalı yaklaşık iki saat olmuştu. Nereye gideceğimi bilmez bir halde oradan oraya koşuşturuyordum. Rüzgâr'ın Koray'la bizi bastığı an, Koray da ben de ne yapacağımızı şaşırmıştık. "Benim çok acil bir işim çıktı," deyip başka hiç bir açıklama yapmadan yanlarından ayrılmıştım. Evet, belki onları orada başbaşa bırakmamalıydım ama Rüzgâr'ın gazabından korktuğum için kaçmaktan başka bir şey gelmemişti aklıma. Rüzgâr'dan deli gibi korkmam normal miydi?

Bugün iş ararken defalarca kez gezindiğim yerde, dar bir sokağın içine girdim. Ana caddenin arka cephesine düşüyordu bu sokak. Birden fazla giriş kapısı olan dükkanların arka cephesindeydim. İki farklı dünyaya aitmiş gibi ön taraf nasıl kalabalık ve aydınlıksa, arka taraf da bir o kadar ıssız ve karanlıktı.

Adımlarımın hızını biraz düşürüp ağır ağır yürümeye devam ederken iki tane iri yarı adam karşıma çıktı. Önce birbirlerine kısa süreli bir bakış attıktan sonra tekrar bana çevirdiler bakışlarını. Tahminime göre ikisinin de boyu iki metre vardı. Siyah takım elbiseli bu adamlar bana doğru yaklaşmaya başladı. Hiç hareket etmeden olduğum yerde öylece onlara bakıyordum.

Biri sarışın, diğeri esmer olan adamlardan sarışın olanının yüzünde derin bir iz vardı. Esmer olan adamın da ilk bakışta kaşları dikkat çekiyordu. İki kaşı da birbirine bağlıydı ve yüzünde küçük bir martı varmış gibi bir görüntü sunuyordu. Martı kaşlı olan esmer adam bana bir adım yaklaştı. "Kimsin sen?" derken bir kaşını sorgulayıcı bir şekilde kaldırmak istedi ama diğer kaşı da peşinden sürüklenince bunu pek beceremedi. Çok komik görünüyordu ama şu an ona gülemeyecek kadar korkuyordum. Beni baştan aşağıya iyice süzdü. "Ne yapıyorsun burada?" diyerek iyice dibime kadar yaklaştı.

Tarifi mümkün olmayan bir korku tüm bedenimi esir almış, titremeye başlamıştım. Ne cevap vereceğimi düşündüm bir süre. Gözlerimi bu korkutucu adamlardan çekip etrafıma bakınmaya başladım. Karanlığın arasından bir kaç tane insan gördüm. Arabalarından inen insanlar, bu arka sokaktan bazı dükkanlara giriş yapıyordu. Sarışın olan adam daha fazla bekleyemedi ve," Konuşsana kızım," diyerek bana doğru yaklaşınca geriye doğru bir adım atıp tam çaprazımda duran yeri işaret ettim. "Oraya geldim."

Gecenin karanlığına inat, bünyesinde bütün renkleri barındıran ışıklarla süslenmiş yere çevirdiler başlarını. Evet, burası iş ararken tesadüfen yaslandığım duvarın olduğu meyhaneydi. Meyhanenin ön cephesinde asılı olan eleman aranıyor ilanı aklıma geldi ve adamlara dönüp, "İş ilanı için gelmiştim," dedim. Martı kaşlı olan adam beni ikinci kez tepeden tırnağa süzdü ve yüzüne alaycı bir gülümseme kondurdu. "İyi, geç o zaman," diyerek usulca önümden çekilerek yolumu açtı.

Adamların yanından ayrılarak meyhaneye doğru yürümeye başladım. Bu sırada iki saattir hiç susmayan telefonum yine çalmaya başlamışdı. Çantamdan çıkartıp ekrana baktığımda yine Güneş'in aradığını gördüm. Şu son iki saatte Koray ve Rüzgâr defalarca kez aramışlardı ama telefonu açmamıştım. Cesaret edemedim çünkü duyacaklarımdan korktum.

Telefonun yeşil tuşuna basıp kulağıma götürdüm. "Efendim Güneş?"

"Şeker neredesin sen? Saatten haberin var mı?" deyince telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım. Saat 00:11'i gösteriyordu. "Farkındayım Güneş. İş arıyorum biliyorsun."

"Kızım bu saatte ne işi? Bırak gel yarın devam edersin," dedi. Yarın iş aramaya devam etmeyecektim. Arasam da bulamıyordum. Meyhaneye girip beni işe almaları için gerekirse yalvaracaktım. Muhtemelen patron bile sarhoştur ve fazla sorgulamadan beni işe alacaktır. Zaten ayık kafayla beni kimse işe kabul etmiyordu. Burası benim için bulunmaz bir fırsattı. "İş buldum sayılır Güneş, beni meşkul etme lütfen," dedim. Bir an önce içeri girmek istiyordum. "Şeker bu saatte ne işi o? Neredesin kızım sen?" diyerek sesini yükseltti. "Meyhane," derken sanki beni görüyormuş gibi omuzlarımı silktim. "Her - Dem meyhanesi diye bir yer," deyince Güneş'in telefondaki sesi duyulmasın diye telefonu göğsüme bastırdım. "Nee! kızım ne meyhanesi? Sarhoşlara meze mi olacaksın? Hemen oradan çıkıyorsun ve eve geliyorsun Şeker!" diyerek bağırdı.

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin