26.BÖLÜM

36.1K 4.1K 1.3K
                                    

Rüzgâr'ın anne dediği kadın nefret dolu gözlerle bana bakıyordu. Sanırım biraz fazla korkutmuştum.

Kollarımı göğsümde bağlamış, mahçubiyetle Rüzgâr'a bakıyordum bende. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Şeker Suzan teyzeye saldırdı," diyerek Rüzgâr'a açıklama yapan Ahu'ya döndüm. Abartıyordu.

Rüzgâr koluna yapışan annesine sarılmış bir şekilde aniden bana döndü. "Şeker?" dedi meraklı bir şekilde bana bakarak. "Doğru mu bu?"

Göğüslerime daha da sıkı sarılırken gözlerim dolmaya başlamıştı. Hiçbir şey söylemeden suçlu bir yüz ifadesiyle Rüzgâr'a bakıyordum. Ne söyleyebilirdim ki? Annen göğsümdeki süngeri söktü, ben de arabada söktüğüm diğer süngerle ikisini onun burun deliklerine sokmaya kalkıştım mı diyecektim!

Oğlunun göğsünden başını kaldıran kadın, dehşetle Rüzgâr'a baktı. "Rüzgâr yoksa..." dedi ve öldürücü bakışlarını bana çevirdi. "Bu kızın sevgilisi sen misin?" Sevgilim dememiştim ama ya!

Yaramazlık yapan küçük kız çocukları gibi suçluluk ifadesi vardı yüzümde. Rüzgâr annesini bırakıp sorgulayan bakışlarla bana bakmaya başlamıştı. Kollarımı göğüslerime siper etmiş bir halde, ne diyeceğimi bilmeyerek ben de ona bakıyordum. Dokunsalar ağlayacak gibiydim. "Saldırmadım, sadece küçük bir tartışma," dedim titreyen bir ses tonuyla. "Annen olduğunu bilmiyordum." Bilsem yapar mıydım? Tartışılır!

"Kadının üzerine yürüyordun." diyen Ahu'yu duymamış gibi davrandım. Gözlerimi Rüzgâr'dan ayırmıyordum çünkü tepkisini merak ediyordum. "Ben gelmesem kim bilir neler yapacaktı annene Rüzgâr," diyerek Rüzgâr'ı kışkırtmaya çalışıyordu.

Rüzgâr da tıpkı benim gibi Ahu'nun yüzüne bile bakmıyordu. Daha önce aralarında ne geçmişti bilmiyorum ama, Ahu'yla muhatap bile olmuyordu. Bana bakıyordu sadece.

"Yürüdüm evet," dedim başımı sallayarak kısık bir sesle. Sözlerimin hedefi Ahu değil Rüzgâr'dı, ona açıklama yapıyordum. Bir kez daha dudaklarım aralandı. "Ama..." diyerek açıklamaya devam ediyordum ki, annesi Rüzgâr'ın kolundan tutup kendisine doğru çevirdi. "Rüzgâr," dedi sert bir ses tonuyla. "Soruma cevap ver, bu kızın sevgilisi sen misin?"

Rüzgâr annesinin elinden kolunu nazikçe kurtardı. Daha sonra gözlerimin içine içine bakarak bir adım attı ve bana doğru yaklaştı. Yüzündeki ifadeyi çözmeye çalışıyordum. Kaşları çatılmıştı ama kızgın gibi değil, üzgün gibi görünüyordu. İşte tam bu sırada beklemediğim bir hamle yaptı. Elini uzattı ve omzumdan tutarak beni kendine doğru çekti. Bedenim Rüzgâr'ın göğsüne yapışmış bir şekilde hiç kıpırdamadan başımı kaldırıp yüzüne baktım. Ne yapıyordu?

Gözlerini benden ayırmadan, "Evet," dedi ve annesine döndü. "Sevgilisi benim." Ne?

İç sesimin verdiği tepkinin birebir aynısı Ahu ve Rüzgâr'ın annesinden geldi. Annesi ellerini hırsla saçlarının arasından geçirirken derin bir nefes aldı. Sinirli bir şekilde nefesini bıraktıktan sonra, "Ahu çıkalım kızım," dedi. Sözlerinin hedefi Ahu'ydu ama öldürücü bakışları Rüzgâr'ın üzerindeydi.

Ahu da Rüzgâr'a sinirli bir şekilde bakarak, "Sana gerçekten inanamıyorum," diyerek başını iki yana salladı. Ahu'nun kısa bir süre önce hastanede bana, 'O sana bakmaz' derken ki yüz ifadesi geldi aklıma. Öyle küçümseyen, öyle aşağılayan gözlerle bakıyordu ki bana... Şu an ki bakışları da aynen böyleydi. Rüzgâr'a 'Sana inanamıyorum' derken bana attığı bakış, hastanedeki bakışlarıyla aynıydı. Beni Rüzgâr'ın yanına yakıştıramıyordu. Bana attığı son tiksinti dolu bakışının ardından Rüzgâr'ın annesine döndü ve, "Çıkalım Suzan teyzeciğim, çıkalım," dedi. Ahu'ya kırmızı çok yakışıyordu!

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin