40. BÖLÜM

49.7K 4.1K 4.7K
                                    

"Çekil önümden Koray!" diyen Rüzgâr'ın gür sesiyle güne başladım bugün. Derin ve bol aksiyonlu rüyamı sonlandıran ses Rüzgâr'a ait de olsa sinirlendirmişti beni. Başımı sinirle çevirip Rüzgâr'ın yattığı koltuğa baktım ama oda da benden başka kimse yoktu. Sesler dışarıdan geliyordu. Gözlerimi ovuşturarak yataktan kalkıp terliklerimi ayağıma giyerken sesler daha da yoğunlaştı. "Olmaz dedim kardeşim, olmaz!" Tartışıyorlar mı?

Hızlı adımlarla kapının önüne gidip, Rüzgâr'ın koltuğunun üzerindeki hırkamı üzerime geçirdikten sonra kapıyı açtım. "Ne oluyor burada?"

Koray kapının hemen önünde duruyor, Rüzgâr da onu kapının önünden çekmeye çalışıyordu. Rüzgâr'ın bezgin bakışları Koray'ın üzerindeydi ve oldukça sinirli görünüyordu.

"Heh," dedi Koray bana doğru dönerken. "Nihayet uyanabil..." Cümlesini tamamlayamadan beni baştan aşağıya süzerken bakışları fazlasıyla dehşet doluydu.

"Kız!" Göz bebeklerini büyüterek sanki beni korkutmak ister gibi yüzüme baktı. "Bu ne hal, sen böyle mi yatıyorsun?"

Gece bir ara uyandığımda Rüzgâr'ı oda da göremeyince, gelmeyeceğini düşünerek pijamalarımı çıkarıp şort ve atletle yatmıştım. Geceleri çok sıcak oluyordu, Rüzgâr varken pijamalarla yatıyordum ama dün gece yoktu. Koray beni göğsümden iterek içeri soktu, kendisi de benimle birlikte odaya girdi ve kapıyı kapattı.

"Evet böyle yatıyorum," dedim şaşkın bir ifadeyle. "Bir sakıncası mı var?" Bu arada Rüzgâr yüzüne kapanan kapıyı açıp içeri girmişti.

"Git üzerine düzgün bir şeyler giy!" Önüme geçerek Rüzgâr'ın bana yaklaşmasına engel oldu. "Bir daha bu kılıktayken bu kapı açılmayacak!" Sinirden yüzünün tüm kasları seğiriyordu.

"Ne oluyor ya, iyi misin sen?"

"Üşütmüş biraz," diyerek Koray'a kinayeli bir bakış atan Rüzgâr, elinin tersiyle Koray'ı itip yanıma geldi. "Günaydın güzelim." Rüzgâr'ın bakışları da bir garipti.

"O hep üşütük zaten," diyerek kıkırdadıktan sonra Rüzgâr'ın kolunun altına girdim. "Neredeydin sen dün gece?" Başımı kaldırıp küskün bir ifadeyle yüzüne baktım. "Neden yalnız bıraktın beni?"

Karşımızda homurdanan Koray'a kaydı gözlerim. Sinirlenince yüzü renkten renge giriyordu. Rüzgâr tam bana cevap vereceksen Koray araya girdi ve, "Artık bu oda da kalmıyor Rüzgâr," diyerek kolumdan tutup beni kendine doğru çekti. Ahtapot gibi kollarını bedenime sararken gülümsemeye çalıyordu ama sinirli olduğu her halinden belliydi.

"Ne demek artık bu oda da kalmıyor?"

Ben Koray'ın kollarının arasından kurtulmak için çırpınırken ikisi arasında sessizce bir bakışma yaşanmaya başlamıştı. Başımı kaldırıp Koray'a baktığımda, Rüzgâr'a bakarak garip bir şekilde kaş göz işaretleri yaptığını gördüm.

"Koltuk," dedi Rüzgâr. Koray'ın gözlerinin içine bakıyordu ama bana cevap veriyordu. "Koltukta yatmak biraz zor oluyor güzelim. Artık yan oda da yatacağım."

Rüzgâr'ın söylediği şeyle daha bir güçlü çırpınarak Koray'ın kollarının arasından sıyrılmayı başarmıştım. "Olmaz öyle şey, sensiz kalmam ben bu oda da." Tam Rüzgâr'a doğru bir hamle yapmıştım ki Koray bir kez daha kolumdan tutup beni kendine doğru çekti. "Olur Şeker'im, hem de çok güzel olur."

"Bırak beni Koray!"

"Koray kes artık şunu!" diyerek beni Koray'ın kollarının arasından kurtaran Rüzgâr'a sımsıkı sarıldım. Ne oluyordu, Rüzgâr neden artık yanımda kalmayacaktı bilmiyorum ama moralim çok bozulmuştu. Üstelik Koray'ın bu saçma hareketleri beni fazlasıyla sinirlendirmişti. Öldürücü bakışlarım Koray'ın üzerindeyken kollarımı Rüzgâr'ın bedenininden hiç çekmedim.

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin