24.BÖLÜM

35.4K 3.9K 780
                                    


Akşam saat yediden beri yataktaydım. Şu an saat sabahın onuydu ve hâlâ yataktan çıkmamıştım. Gece boyunca deliksiz bir uyku çekmiştim ama yataktan kalkmak istemiyordum. Uyanıp yastığı yatak başlığına dik bir şekilde koyduktan sonra, yatağın içinde oturup yerdeki kıyafetlerime bakmaya başlayalı tam bir buçuk saat olmuştu. Yatağın içinde, yerdeki kıyafetlerimi seyrederek binbir türlü düşüncelere dalmıştım yine. Halının üzerindeki o mandalina desenli turuncu badi benim miydi? Peki o sandalyenin üzerinden sarkan, perdeden bozma gibi duran elbise? Gerçekten berbat bir giyim tarzım vardı. Güneş haklıydı, benim acilen kıyafetlerime bir çekidüzen vermem gerekiyordu. Hepsini ikinci el kıyafet satan yerlerden almıştım ve fazlasıyla eskiydiler.

Yataktan kalkıp aynanın karşısına geçtim. Her an içine çiğköfte sarıp yenecekmiş gibi duran saçlarım korkunç görünüyordu. Giyim tarzım belki ama, hiçbir kuvvet bana saçlarımı değiştirtemezdi. Saçlarım yeşil çizgimdi benim.

Banyoya gidip yüzümü yıkadıktan sonra, mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladım. Güneş'in bugün dersi yoktu ve o da hâlâ odasından çıkmamıştı. Koray akşam saat kaçta gitmişti, Güneş ne zaman yatmıştı hiçbir şey duymamıştım.

Kahvaltıyı hazırladıktan sonra Güneş'in odasının kapısına gelip kulağımı kapıya yaklaştırdım. Fısır fısır biriyle konuşuyordu. Gözlerim kocaman açılmıştı. Aklıma gelen korkunç düşünceleri savuşturup kapıyı tıklattım. "Güneş uyandın mı?" Cevabını bildiğim, saçma bir soruydu bu.

Bana, "Uyandım," diye seslendikten sonra fısıldayarak konuşmaya devam etti. İkinci kez aklıma gelen o korkunç şeyle kapıyı sertçe yumruklamaya başladım. "Güneş ne oluyor orada?"

Koray'ı odaya almış ve birlikte sabahlamış olabilirler miydi? "Güneş!" dedim tekrar kapıyı yumruklayarak. Eğer düşündüğüm şeyi yaptılarsa ikisini de öldürebilirdim. Bu kez kapıyı daha sert bir şekilde yumruklayarak, "Bak içeri giriyorum," deyince kapı aniden açıldı ve sendeleyerek yere düştüm. "Ne oluyor Şeker?" Sesi kulağa çok enerjik geliyordu. Neden acaba?

Gözlerimi sımsıkı kapatmış bir şekilde kendimi yerde bulmuştum. "Kiminle konuşuyorsun sen?" diyerek usulca ayağa kalktım. Küçük kızını sevgilisiyle basan annelerden farksızdım.

Sakin bir şekilde, "Koray'la," deyince zaten gözlerim kapalı değilmiş gibi ellerimi de gözlerime kapattım. "Allah belanızı versin sizin." Durduk yere bir de düğün kıyafeti derdim olmuştu.

Güneş ellerimi, gözlerimden çekiştirerek açmaya çalışıyordu. "Manyak mısın kızım?"

Bir elimle arkamda duran yatağını işaret ettim. "Giyinik mi o?" Gözlerim hâlâ kapalıydı ama Koray'ın şu an yatağın içindeki halini düşünmeden edemiyordum. Korkunçtu. İşaret parmağımı kaldırıp arkamda duran yatağa doğru salladım. "Öldüreceğim seni ırz düşmanı!"

Güneş omuzlarımdan tutup beni sarsmaya başladı. "Şeker uçtun mu yine, kimden bahsediyorsun?" diyerek beni sallamaya devam ediyordu. "Açsana kızım gözlerini."

Usulca önce sol gözümü açtım. "Yazıklar olsun sana," dedikten sonra sağ gözümü de açtım. Arkama dönüp bakmamak için müthiş bir mücadele içerisindeydim. "Mehmet amcaya söyleyeceğim seni."

Güneş bir anda kahkahalarla gülmeye başladı. "Şaka gibisin gerçekten," diyerek elindeki telefonu kaldırıp gözüme sokarcasına sallarken hâlâ gülüyordu. "Telefon da konuşuyorduk." Koray oda da değil miydi yani?

"Aa," dedim şaşkınlıkla arkamı dönüp yatağa bakarak. "Ben de şey sanmıştım."

"Hayal dünyana hayranım kıvırcık," diyerek odadan çıkarken gülmeye devam ediyordu. Banyoya doğru giderken odamın kapısının önünde durdu ve başını hafifçe eğerek içeri baktı. Odanın dağınıklığını görünce o berbat sesiyle cırlayınca kulaklarımı kapattım. Bu kızın sesi neden böyleydi? "Ne olmuş bu odaya?" Odanın her yerine saçılmış kıyafetlere baktı kısa bir süre. Daha sonra bana doğru döndü ve, "Gerçekten yine mi uçtun?" dedi. Şu saçma soruyu sürekli sormak zorunda mıydı?

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin