29. BÖLÜM

41.7K 4.6K 1.7K
                                    

Koray'a kaptırmamak için kucağıma aldığım mısır tabağından bir kaç tane mısır alıp ağzıma attım. Gergindim. Ajda Pekkan gibi gerilmelere doymuyordum! Rüzgâr'ın çalışma odasında söylediği iki şey, son on beş dakikamı esir almıştı. 'Kendi isteğinle itiraf ettireceğim, borcun olan öpücükle birlikte' Kendi isteğimle bir itiraf da bulunmamı istiyordu. Üstelik öperek. Çok beklerdi.

Her ne kadar itiraf etmesem de, hâl ve hareketlerimden ona olan duygularımdan emin olmuştu. İtiraf bekliyordu ama asla böyle bir şey yapamazdım. Rüzgâr aramızdaki uçurumun farkında bile değildi. En iyi eğitimleri almış, bilgili, kültürlü, fazlasıyla donanımlı bir adam için, tercih edebileceği en son seçenek bile değildim. Eğitimsiz, kültürsüz ve köksüz bir kız olmamın dışında, çok daha büyük bir engelim vardı benim. Hastalığım.

Henüz tanışalı bir kaç ay olmasına rağmen, başına açtığım belalar bile olacağı varsa oldurmazdı. Daha yarım saat önce yaptıklarım yüzünden annesinin önünde yine zor durumda bırakmıştım onu. Bunun hastalığımla bir ilgisi yoktu ama, sanırım öfke kontrolü problemim de vardı. Annesinin önünde... Yaptıklarım... Bakışları... Annesinin bakışları aklıma gelince oturduğum yerden bir kez daha kalkıp bu kez de Güneş'in oturduğu koltuğun kenarına oturdum.  Annesinin bakışlarına ek, Rüzgâr'ın kulağıma fısıldadığı sözler yüzünden yerimde duramıyordum. Aklımı başımdan almıştı Allah'ın cezası adam.

"Kızım iki dakika sabit dur be," diyen Koray'a çevirdim bakışlarımı. Sürekli oradan oraya geçip yer değiştirmemden rahatsız olmuştu. "Söyledim hiperaktifim." Şimdi de Ajda esir almıştı yarım aklımı.

"Gel buraya," diyerek az önce kalktığım yeri gösterdi. "Bir şey soracağım sana." Mısır tabağına sıkıca sarılarak yerimden kalktım. Mısırlarıma göz koymuş olabilirdi. Güneş'de benimle birlikte aynı anda ayağa kalkınca, sen neden kalktın dercesine yüzüne baktım. Bayat balık gibi melül melül bakan gözlerinin bebeklerini döndürdü. "Ben Gözde'ye yardım edeyim." Mutfakta son hazırlıkları yapan Gözde'nin yanına giden arkadaşıma bakarak Koray'ın yanına geçip oturdum. Elindeki telefonu bana doğru çevirirken ağzıma bir tane daha mısır attım. "Kızım bir dünya doksanlar şarkısı var ne söyleyeceğim ben?" Şu an tek derdim buydu Koray.

Neredeyse yarım saattir internetten Güneş'in hoşuna gidecek bir şarkı arıyordu. Şarkıyla Güneş'i etkileyip gönlünü alma derdindeydi. "Hareketli şarkı olacak dedi Gözde. Hayır yani romantik bir şarkı olsa hemen bulurdum da," dedikten sonra gözlerini telefondan çekip bana çevirdi. "Güneş'in en sevdiği şarkıcı kim?" İki kaşı havalanmış bir şekilde merakla yüzüme bakarken vurguladı. "Doksanlardan."

Bir saniye bile düşünmeden omuzlarımı silkerek cevap verdim. "Ajda Pekkan." Çık aklımdan be kadın.

"Ajda Pekkan mı? Kızım o doksanlar değil ki olsa olsa," dedikten sonra kısa bir süre düşündü. "Otuzlar falandır, ya da yirmiler. Yok yok, net onlar."

Yüzümü buruşturarak kınarcasına yüzüne baktım. "Bir kadının yaşı üzerinden espri yapınca komik olunmuyor Koray!" Mısır tabağına doğru uzattığı eline vurup ayağa kalktım. "Ayıp bu yaptığın." Her devrin kadınıydı Ajda Pekkan ama, bu akşam beni rahat bırakmalıydı.

Koray'ın yanından uzaklaşarak mutfaktaki kızların yanına doğru giderken, mikrofon ve ne olduğunu bilmediğim bir cihazın ayarlarını yapan Rüzgâr'a bakmamaya çalıştım. Son on sekiz dakikadır sürekli bana kaçamak bakışlar atıyordu gerginliğimi arttırmak istercesine.

Mutfağa geçtiğimde, Gözde ve Güneş'in kıkırdayarak bir şeyler konuştuğu görünce şaşkınlığımı gizleyemedim. "Güneş?" Bütün gün suratı asık bir şekilde triplere giren arkadaşım çok keyifli görünüyordu. Beni görünce ikisi de dut yemiş bülbül gibi susmuştu. "Ne konuşuyordunuz siz?" dedim mısır tabağını tezgâhın üzerine bırakarak. Benimle ilgili konuştuklarını bu kadar belli edemezlerdi. "Hiiç," dedi Güneş gözlerini kaçırıp meyve tabağını önüne çekerek. Kesin benimle ilgili konuşuyorlardı.

FÜGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin