🔸15.BÖLÜM: KARANLIK ŞEYLER

1K 169 95
                                    

Abraham, birkaç gün sonra, "Vanessa?" derken kaşlarının arasında endişeli bir çizgi oluşmuştu. "Neyin var?"

"Bir şeyim yok," diye yalan söyledim ve asık bir suratla çatalımı tabağımdaki peynir parçasına batırdım. Sesim bile yılgındı. "Sadece... Bunaldım biraz."

"Neden?"

"Şey, biliyorsun..."

Okyanustan esen su kokusu burnuma ulaşırken gözlerimi kapattım ve iç geçirdim. Günler, günler, günler sonra kendini göstermeye karar veren güneşin tadını çıkarmak için o günkü kahvaltıyı dışarıda etmeye karar vermiştim. Güzel bir fikirdi çünkü temiz hava ve berrak gökyüzü içimdeki sıkıntıyı neredeyse unutmama neden olmuştu. Abraham ise her zamanki gibi karşımdaki sandalyede oturuyordu. Gazetesini okuyor ve zehir gibi şekersiz olan kahvesini yudumluyordu.

Abraham, ilgiyle, "Geçen olanlar yüzünden mi?" diye sordu.

Geçen olanlar gerçekten de korkunçtu ama canımı sıkan şey bu değildi. Her zamanki gibi Damien'dı. Ona dışarı çıkabileceğini söylediğim günden sonra ara sıra dışarı çıktığını görmüştüm. Ne komiktir ki, bir şekilde aynı evin içinde karşılaşmamayı başarıyorduk. Gerçi bunun ana sebebi uyanık olduğum her anı çalışma odamda geçiriyor olmamdı. Bir keresinde koridorda karşılaşmıştık ama Damien'ın sert, lacivert sayılacak kadar koyu bir tona sahip olan o mavi gözleri karşısında ürkmüş ve sessizce yanından geçip gitmiştim. Özetle, hâlâ benden nefret ediyordu. Bu durumu daha da kötüleştirecek bir şey varsa o da beni o eşkıyaların elinden kurtardıktan sonra istesem de ona kızgın kalamıyor olmamdı; mantığım bana sürekli 'Kalbini kırdı senin, unuttun mu?' diye hatırlatıyor olsa da öfkemi sürdürmeye devam edemiyordum.

Oof, amma da saftım! O benden böylesine nefret ederken ben neden ona öfkeli kalmaya devam edemiyordum? Beni o pisliklerden kurtarmış olsa da bunu bana güvendiği, beni korumak istediği ya da beni düşündüğü için yapmamıştı ki! Tek düşündüğü benim onun sahibi olduğum ve beni korumak zorunda olduğu gerçeğiydi. Başka bir şey değil. Hâlâ bana güvenmiyor, benden nefret ediyordu. O yüzden umuda kapılmamalıydım. 

Abraham'a karşı dürüst davranmaya karar vererek, "Hayır," dedim.

"O zaman Damien yüzünden."

Nefesimi üfledim.

"Evet."

Kolayca gerçeği kabul etmem karşısında kahvesine uzanırken Abraham'ın yüz hatlarını buruk bir tebessüm süslüyordu. İmalı bir biçimde, "Üstelik yorgun da görünüyorsun," diye eklediği sırada esnememi kapatmak için elimi kaldırmıştım. Abraham onaylamaz bir ifadeyle tek kaşını kaldırınca şirin şirin gülümsedim.

"Evet, biliyorum. Uykusuz bir gece daha."

"Biraz dinlenmelisin. Yoksa hasta olacaksın."

Çalışma odam tamamen temizlenip yenilendiği için kendimi iyice yaklaşmakta olan tiyatro gösterisinin dekor işine vermiştim. Çok fazla çalışıyordum ve bunun hiç de sağlıklı bir şey olmadığını biliyordum ama aksi halde gösteriye kadar dekorları yetiştirmem mümkün olmazdı. Bu yüzden de son birkaç gündür çok az uyuyordum. Abraham'a mahcup bir şekilde baktım ama aslında çalışmak falan umurumda değildi. Damien konusunda onunla konuşmaya, tavsiyelerine ihtiyacım vardı çünkü buna daha fazla devam edemeyecektim.

"Hiç tanımadığım bir adamın tavırlarının beni böyle mutsuz etmesine izin verdiğim için bana acıyor musun?"

"Sen kendine acıyor musun?"

Evet. Hem de çok. Utana sıkıla gözlerimi kaçırdım, bahçenin yeni biçilmiş çimlerine baktım. "Ben bundan daha güçlüyüm, o umursamıyorsa benim de umurumda olmamalı ama..."

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Where stories live. Discover now