🔸33.BÖLÜM: İLANI AŞK

852 153 58
                                    

Az önce olanlar yüzünden kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu. En hafif tabirle öfkeden köpüren iki adama korkuyla bakıyor ama ne görüyor ne duyuyor ne de bir şey yapabiliyordum. Ellerimle birlikte beynim de uyuşmuştu sanki. Düşünce filtremden geçebilen tek bir cümle vardı ve o da tek bir sözcükten ibaretti.

'Eyvah!'

Peter o zevzek gevezeliğiyle ve aptal açık sözlülüğüyle Damien'ın sabrını taşırmayı başarmıştı. Hangi dediğinin buna neden olduğunu bilmesem de Damien’ı daha önce hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. Öyle öfkeliydi ki, omuzları titriyordu. Peter’ın sırtını ağaçlardan birinin gövdesine çarptıktan sonra nefret dolu gözlerini hafifçe kısarak Peter’la konuştu. "Bana bak. Beni dinle. Bunu bir daha söylersen seni gebertirim. Duydun mu beni?" diyerek Peter'ı yakasından tutup sarstı. Gerçeği tam olarak algıladığımda aklım çıkacak gibi oldu. Onu gerçekten dövecekti! Bunu yapmaya gerçekten niyetliydi! Biliyorum, dedikleri kabul edilemez şeylerdi, ben bile Peter’ın ağzına bir tane çakmak istemiştim ama Damien’ın öfkesini Peter’ı döverek çıkarmasına izin vermeme imkân yoktu. O yüzden bir şeyler yapmak, onlara engel olmak zorundaydım. Ama nasıl? Damien tek eliyle bile beni fırlatabilirdi, gerçi bunu yapacağını sanmıyordum.

Panikten boğuk çıkan bir sesle "Dur!" dedim. Damien umursamadı. Onlara doğru atılıp Damien'ın ellerini Peter'ın yakasından çekmeye çalıştım fakat parmaklarını öyle bir kenetlemişti ki, bunu yapmam mümkün değildi. "DAMİEN!" diye haykırdım. "Kes şunu, canını yakıyorsun! Lütfen, ikiniz de sakin olun!"

"Sakin mi? Şu anda sakin olmamı mı istiyorsun? Bu pislik-" Dişlerini gıcırdattı. Bu iyi haber değildi. Gerçekten çok öfkeliydi. "Bırak onu!" dedim biraz daha net ve emreden bir sesle. Elini çekmeye çalıştığımda Damien Peter'ı daha da sıkı tuttu. Onu bırakmaya hiç ama hiç niyeti yoktu. İyice panikledim. "Git buradan, sakinleşmeye ihtiyacın var. Duyuyor musun beni? Damien, sana 'git buradan' dedim."

Bir an başını çevirip bana baktı. Gözleri öyle öfke doluydu ki... İfademdeki endişeyi görünce parmaklarımın altındaki elleri bocaladı ve tiksinir gibi Peter'ı bıraktı. Ona tekrar vurmasına engel olamayacağını düşünüyor olmalı ki gerileyip arkadaşımdan uzaklaştı. Ben de aynı şeyin bir daha olmamasından emin olmak için aralarına girdim. Peter elinin tersiyle ağzındaki kanı silerken birkaç adımda Damien'a yaklaştım. Göğsü hızla inip kalkıyordu ve saçları dağılmış, bir tutam kaşının üzerine düşmüştü.

"Damien," dedim sessizce. "Ne olursa olsun ona vurmamalıydın."

"Hayır. Ciddi misin sen? Onu mu savunuyorsun? Az önce ne söylediğini duydun mu?"

Mideme tekme yemiş gibi oldum. Duymuştum, hem de çok net. Peter'la daha sonra ilgilenecektim.

"Ben..." dedim. Söylediği şeyden çok ses tonu canımı sıkmıştı. Bir savunma düşündüm ama bir tane bile yoktu. "O benim arkadaşım, Damien." dedim çaresizce. Sesimde 'Ne yapabilirim?' diyen bir ton vardı. "Biliyorum, sana söyledikleri korkunçtu ama..."

Damien başını yana yatırarak güldü. Sinirden değil, şaşkınlıktan. Böyle bir şey daha önce hiç başına gelmemiş olmalıydı. Benim de gelmemişti. İçimi bir titreme kaplarken kendimi zorladım ve Damien'ın gözlerine baktım. Rengi koyulaşan irisleri hiddetle parlıyordu. "Eğer bu arkadaşlık saçmalığına devam etmek istiyorsan et öyleyse ama burada durup buna seyirci olmayacağım." Zihnimin çığlık attığını hissettim, kısmen olanlar benim hatam olduğu için pişmanlık kalbimi yakıp kavuruyordu. Damien'ı durdurmak için atıldım ama bana fırsat vermeden geri çekildi, dönüp gitti. Ona dokunmak için uzanan parmaklarım boşluğu kavradı. Ne yapacağımı bilemez bir halde arkasından baktım. Onunla konuşmak istiyordum ama ondan önce konuşmam gereken başka biri vardı.

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Where stories live. Discover now