🔸17.BÖLÜM: İLK KIVILCIMLAR

1.1K 174 102
                                    

"Ben hallederim."

Damien, kendim yapsam sürüklemek zorunda kalacağım guguklu saati almak için masaya uzandığında ellerimi panikle sallayarak "Hayır, hayır! Ben hallederim!" diye itiraz ettim ama beni dinlemedi bile, saati alıp sanki çok hafif bir şeymiş gibi kaldırırken, gözlerim, gömleğinin altında gizlediği bedenine rağmen belli olan kol ve sırt adalelerin gerilişini izledi. Bir an hissettiğim şaşkınlıkla duraksadım.

Vay canına, o gerçekten güçlü.

Yani, evet, bir dövüşçü olduğunu biliyordum ama bunu görmek bilmekten çok farklı ve ürkütücüydü.

Damien saati tam olarak istediğim yere bırakırken ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemediğim için ellerimi ovuşturdum durdum. Sonunda da ayrılık vakti geldi çattı. Normalde biraz daha çalışmaya devam ederdim ama zaten çoktan gece yarısı olmuştu ve açıkçası daha fazla çalışacak hâlim kalmamıştı. O yüzden yatağıma gitmek için Damien'ı arkasından takip ettim. İkimiz de merdivenlerin altındaki sahanlıkta durduk. Etraf ölesiye sessizdi, bizden başka kimse yoktu. Çekiniyordum, bu yüzden ağzımı açmadım ve Damien'da konuşmak için yukarı kata yönelmeyi bekledi. Benimse o anda tek düşündüğüm şey bedenindeki yaralardı. İlaçlarını kullanıp kullanmadığını bilmediğim için yaralarının ne halde olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama kullandığını ümit ediyordum.

"Bugün... İlginçti." Tırabzanları sertçe sıktığını fark ettim, ifadesi sertleşti. "Gerçi seni hâlâ biraz tuhaf buluyorum."

Kafamda uğuldayan seslere rağmen dudaklarım hislerimden bağımsız bir biçimde kıvrıldı. Gözlerimi gözlerine dikerek kendimi konuşmaya zorladım. "Düşüncelerimiz karşılıklı, yani sorun değil, beni istediğin kadar tuhaf bulabilirsin." diyerek şakalaştım onunla ama ılımlı tavrıma rağmen Damien'ın bakışları okuyabildiğim herhangi bir duygudan yoksundu, devam etti.

"Ve sana kötü davrandığım zamanlar için özür dilerim. Hiç doğru değildi."

Şaşkın şaşkın kirpiklerimi kırpıştırdım çünkü kesinlikle ondan bir özür beklemiyordum.

Ah... Sonunda!

Hemencecik toparlandım. Elimden geldiği kadar içten davranarak "Nedenini anlamıyordum." dedim. "Hâlâ da anlamıyorum. Yaptığım bir şey mi seni rahatsız etti?"

"Hayır. Bana gerçekten harika davrandın. Buna minnettarım." Ne kadar bunları söylüyor olsa da sesindeki ve bakışlarındaki güvensizlik, tereddüt öylesine fazlaydı ki... Kendimi berbat hissettim bir anda. Damien konuşmaya devam ederken dudaklarının arasından huysuzca homurdandı. "Ben sadece çok fazla asil tanıdım ve hiçbiri de senin gibi değildi."

"Benim gibi değil miydi?"

"Evet. Sen biraz... Değişiksin. Anlamıyorum."

Bu bir iltifat değildi ama bir hakaret de değildi, daha çok kafasını karıştıran bir şeyi bana itiraf ediyormuş gibiydi.

Huzursuz olarak etrafıma bakındım.

Güvensizliğinin beni incitmesi ne kadar da saçmaydı. Kendini bana asla açmayacağını, asla bana tam anlamıyla teslim olmayacağını bilerek bu adamla aynı evde yaşamaya alışmam lazımdı. Bu gerçeği ne yaparsam yapayım değiştiremezdim, sadece kabullenmeliydim.

"Sanırım zamanla ikimiz de birbirimizi tanıyacağız." dedim ondan çok kendime...

Damien soğuk bir şekilde gülümsedi, verdiği tek cevap buydu, bu her ne demekse artık.

Garip bir sessizlik oldu. Daha fazla bir şey demeyince veda vaktinin geldiğini fark ettim. Boğazıma bir şey takılmış gibi yutkundum ve yumuşak bir sesle "İyi geceler, Damien." diye fısıldadım. "Umarım rahat bir uyku çekersin. Bir şeye ihtiyacın falan olursa beni bul ya da Abraham'ı... Sana seve seve yardımcı olacaktır."

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Where stories live. Discover now