🔸20.BÖLÜM: DAVETLER VE TEKLİFLER

1K 158 104
                                    

Abraham, "Neden boş vermiyorsun?" diye sorunca tam aksi bir biçimde hareket ederek yeni bir makinenin çizimini yaptığım kalemi daha da kararlı bir şekilde tuttum. Sabahtan beri bu şeyin üzerinde çalışıp duruyordum ve saat gece yarısına gelirken bile durmamıştım. Bir tür modern su kaldıracı yapmak istiyordum. Çalışma odamın zemini çoktan buruşturulup atılmış kağıtlarla dolmuştu. Aklımı dağıtmayı amaçlamıştım ama pek becerememiştim sanırım çünkü hâlâ dün geceyi ve Başkan Eugine'in tehditlerini düşünüyordum.

"Çünkü pes etmek için savaşmam. Boş vereceksem tüm bunların ne anlamı var?" diyerek düşüncelerimi belirttim ve sonra da derin bir nefesle göğsümü şişirdim. Dün gece aklıma gelince suratım yine asıldı. "Bu arada, tiyatrodayken Başkan Eugine ile karşılaştım."

Abraham yüzünü buruşturarak ve gelen darbeden sakınmak istiyormuş gibi başını hafifçe yana çevirerek "Eyvah ki ne eyvah!" dedi. Bence de, dememek için kendimi zor tuttum. Daha sonra bana geri bakmak için başını çevirdi ve alacağı cevaptan korka korka "Damien yanında mıydı?" diye sordu endişeyle.

"Evet, ne yazık ki."

"Bu daha kötü işte. Sormaya korkuyorum ama bilmem lazım, Başkan Eugine nasıl bir tepki verdi?"

"Tanrım... O kadar cahil ve baskıcı ki ona katlanamıyorum."

Bunun üzerine Abraham suratını daha da astı. Beni böyle üzgün görmekten nefret ederdi. Omzuma dokundu ve bana ne kadar destek olduğunu göstermek için hafifçe sıktı. "Ne söyledi sana? Oldukça mutsuz görünüyorsun." derken sesi beni ikna etmek istercesine yumuşaktı ama ben hâlâ tereddütlüydüm. Söylese miydim? Sonuçta Abraham bana bu konuda akıl verebilirdi.

"Bana, eğer Damien'ı kısıtlamazsam ve ona hak ettiği gibi davranmazsam onu geri alacağını söyledi. Anlamıyorum. Bunu... Bunu yapabilir mi cidden?"

"Şey... İsterse eğer alır."

Harika. Resmen kapana kısılmıştım. Gerçekten harika. "Ama Damien yasal olarak bana ait. Böyle bir şey yapmaya hakkı var mı?" diye itiraz ederken çaresizce bir çözüm yolu bulmaya çalışıyordum. 

"Ama Vanessa, unuttuğun bir şey var." derken Abraham'ın yaşlı yüz hatları buruk, babacan bir gülümsemeyle yumuşadı. "Burada devlet başkanından bahsediyoruz. Yasaları esnetmek onun için o kadar da zor bir şey değil. Bana fikrimi soracak olursan, toplum içindeyken Damien'a daha... Şey... Farklı davransan ikinizin de yararına olur."

Müthiş bir hayal kırıklığı içinde, çünkü böyle bir şey önerdiğine inanamıyordum, "Ona kötü mü davranayım yani?" diye sordum.

"Hayır, hayır. Elbette hayır. Kastettiğim bu değildi. Damien'a kötü davranmak zorunda değilsin. Benim demek istediğim onu o tür davetlere götürme, ona fikrini sorma, bir şey rica etmek yerine söyle ve lütfen teşekkür edip özür dileme."

Haklıydı ama yine de durum öyle can sıkıcıydı ki... Ona farklı davranmak istemiyordum... Ben öyle biri değildim...

Korkuyla fısıldadım. "Bunu yapmak istemiyorum."

"Bu sadece gösteriş için."

"Yine de yapmak istemiyorum." Masanın üzerinde duran ellerim birer yumruk halini aldı. İfadem görünmesin diye başımı öne eğerken uzun saçlarım yanaklarımdan sararak üzgün gözlerimi gizledi. İçten bir biçimde "Bu bana doğru gelmiyor." diye mırıldandım; Doğru değildi, biliyordum.

"Anlıyorum, gerçekten anlıyorum ama Başkan Eugine gibi bir adamı karşına almak aptallık olur. Burada güç onun elinde. Oyunu onun istediğin gibi oynamazsan senin için oyunu bitirecek."

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Where stories live. Discover now