🔸30.BÖLÜM: DAMİEN VE PETER

895 149 84
                                    

Peter'ın birkaç adım arkasından oturma odasına yürürken dertli dertli iç geçirdim. Az önce olanlar yüzünden o kadar gergindim ki, tonlarca ağırlık ayaklarıma bağlanmış gibi hissediyordum. En kötüsü de bunun kısmen benim hatam olmasıydı. Peter'a Damien'dan daha önce bahsetseydim ya da Damien'a Peter'dan, o zaman belki... Ah, ne diyorum ben? Peter geleli yarım saat olmuştu ve Damien'la konuşmak da HİÇ kolay değildi. Bu durum kesinlikle benim hatam değildi! Peter'ın sırtına bakıp -Öfkeden ensesi kıpkırmızı kesilmişti ve nefes alışverişleri yüksek bir hırıltı şeklindeydi- ona ne açıklama yapacağımı düşünürken elini kahverengi, kıvırcık saçlarının arasından geçirip bana doğru döndü. Sakin bir ifadeyle kapıyı arkamızdan kapattım. Ne kadar sakin olursam durumu o kadar iyi idare edeceğimi düşünüyordum. En azından Peter bağırmaya başlayana dek öyleydi...

"Tanrı aşkına! Neden evinde yabancı bir adam var, Vanessa?"

"Sakin olur musun, Peter?"

"Sakin mi olayım? Ciddi misin sen? O herifi, her kimse artık, daha önce hiçbir yerde görmedim ve bana ondan bahsetmiş olsaydın bunu kesinlikle hatırlardım. Kim o? Neden birdenbire ortaya çıktı? Ve bana neden ondan hiç bahsetmedin?"

"O... Damien. Burada kalıyor."

Bu cevap Peter'ı rahatlatmadı. Hem de hiç. Sen benimle dalga mı geçiyorsun, der gibi baktı yüzüme. Ne kadar ciddi olduğumu fark edince sanki ona tokat atmışım gibi afalladı. Şaşkınlıktan olsa gerek, başta konuşmakta zorlandı.

"B-birlikte mi yaşıyorsunuz siz?"

"Evet, birkaç haftadır."

"Ama... Anlamıyorum. Neden?"

Bir parçam her şeye rağmen ona yalan söylemek istiyordu çünkü bu hikayeden hoşlanmayacağını biliyordum. "Şartlar bunu gerektirdi, Peter." derken çekinsem de uzatmadan konuşmayı sürdürdüm. "Her şey çok hızlı gelişti ve bazı şeyleri kontrol edemedim, engel de olamadım ama açıkçası onunla aynı evde yaşamakla ilgili bir sorunum yok ve bu durumda senin de olmamasını umuyorum."

Dürüst davranmak en iyisiydi. Önünde sonunda bunu fark edeceği için inkâr etmenin ya da konuşmayı uzatmanın bir mantığı yoktu. Zaten yalan bir nedeni olmadığı sürece tasvip ettiğim bir şey değildi. Hem Peter... Peter'dı işte. Biraz ani ve aşırı tepkiler verse de önünde sonunda beni anlardı. Az önce olanlara rağmen anlayacağını biliyordum, onu herkesten iyi tanıyordum; Sırf Damien kendisini biraz hırpalamak istedi diye kin gütmezdi.

"Damien, Yeraltı Şehri'nde yaşayan bir gladyatör. En azından ben onu tanımadan önce öyleydi."

Peter, bunu düşünürken sanki gözden kaçırdığı bir şeyi yeni yakalamış gibi "Ahh!" dedi. Anlamayarak ona baktığımda ise ekşi bir yüz ifadesiyle başını öne salladı. "Ben de nereden tanıdık geliyor diyordum. O, şu meşhur gladyatör değil mi?" Peter'ın Damien'ı gördüğü, bildiği gerçeğiyle ürperdiğimi hissettim çünkü yüzünü bilmesinin tek bir yolu vardı. Hesap sorarcasına tek kaşımı kaldırdım. Bakışlarımı fark edince Peter hafifçe kızardı. "Ne var? Ben meraklı bir adamım ve o gösteriler de oldukça meşhur. Zaten çok önce gitmiştim. Yeni bir şey değil, sadece, bilirsin... Görmek istedim."

"Ah, Peter. Ne zaman anlayacaksın, dünya senin etrafında dönmüyor. O gösteriler insanlık dışı ve sırf merak ettiğin için oraya gidemezsin."

"Neyse ne." dedi ve geçiştirircesine elini sallayıp "Anlıyorum ama o herifin senin evinde ne işi var?" diye sordu.

"O bir köle, biliyorsun."

Belki de bunu asla söylememeliydim. Peter, iri iri açılan gözlerle "Onu satın mı aldın?" dedi. Asla böyle bir şey yapmayacağımı bildiği için kafası karışmıştı ama bir yandan da buna inanıyor gibiydi. "Onun için bir servet mi ödedin? Hâlâ bu malikanede yaşıyor olman bile bir mucize o zaman."

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora