🔸37.BÖLÜM: MAKİNENİN KALBİ

840 131 15
                                    

Damien dudaklarını araladığında ne yapacağımı düşünmekten başıma ağrılar saplanmaya başlanmıştı. 'Keşke meclisteyken başkanı o kadar öfkelendirmeseydim!' diye yakınmadan da edemiyordum. Pişman değildim ama bazen gerçekten de ağzınızı kapalı tutmayı bilmeniz gerekiyor. Ne yapacaktım şimdi? Eğer buna neden olan makinemin yaydığı sinyallerse onu durdurmak zorundaydım. Değilse sorun yoktu ama diğer ihtimali düşünerek hayatıma devam edemeyeceğimi biliyordum. 

Hoşnutsuzca, "Neden onun evinde?" diye sordu Damien.

"Makine oldukça büyük bir şey. Başkanın evi çok geniş, yeterince iyi korunuyor ve şehrin tam ortasında. O zaman mantıklı gelmişti."

Şimdiyse tam bir aptallık gibi geliyordu.

"Başkana sorsan sana makineni gösterir mi?"

"Hayır. Son konuşmamızdan sonra beni görmek isteyeceğini sanmıyorum ama bilmemesi daha iyi. Onu işkillendirmek istemiyorum."

Onu işkillendirmek istemiyordum çünkü bu durumla ilgili içime sinmeyen, beni tedirgin eden bir şeyler vardı; Bir şey bulduğum şeyden memnun olmayacağımı söylüyordu. Yine de basit bir arıza olmalıydı, değil mi? Öyle olmak zorundaydı. Başkan Eugine'nin evine girebilirsem ona çaktırmadan makineyi kontrol edebilirdim. Ne de olsa çok aptaldı. Özür dilemek istediğimi söylersem... Bu düşünceyle dudaklarım gerildi... Ama özür dilemek istemiyordum ki!

Başka bir çözüm yolu olmadığını fark ettiğimde iç çekerek yerden kalktım. Fikrimi dile getirerek "Sanırım Başkan Eugine'ni ziyaret edeceğim." dediğimde Damien benden daha hızlı davrandı. Önümü kesmek için bir adım attı, kollarımı iki yanımdan tuttu. Onu geçmeye çalışmadan ne yaptığını anlamaya çalışarak yüzüne baktım. Bugün olanları, bu adam için hissettiğim endişeyi hatırlayınca mideme kramplar girdi.

"Seninle gelmek istiyorum."

Duyduklarıma inanamadım.

"Ne? Neden?"

"Kürsüdeki konuşmandan sonra onun evine tek başına gidemezsin."

"Başkan Eugine seni evine götürmemden hiç hoşlanmaz, Damien. Amacım onu kızdırmak değil." 

Endişeleniyordum çünkü Başkan Eugine'nin Damien konusunda her zamankinden daha kızgın olduğuna emindim. Muhtemelen onu görmek bile sinirlerini tepesine çıkarmaya yeterdi.

"Bir şey bilmesi gerekmez." dedi Damien. "Oraya yalnız gitmeni istemiyorum, o adama güvenmiyorum."

"Sen kimseye güvenmiyorsun."

"Özellikle ona," diye ilave etti.

Bir şey bilmesi gerekmez, kısmını anlamamıştım ama anladığımda endişelenmem gereken bir şey daha çıkmıştı. Görünüşe göre Damien adamın evine gizli saklı girmekten bahsediyordu! Bir hırsız gibi! Yakalanırsak ne olacağı bir yana Başkan Eugine'nin malikanesini çevreleyen uzun, taş duvara bakarken bu duvarı aşmanın imkânsız olduğunu düşünüyordum. Tırmanma konusunda pek -Hiç!- iyi değildim. Kesin düşüp kolumu kırardım ve açıkçası ilk kez yasa dışı bir şey yaptığım için kendimi çok gergin hissediyordum. Yüz ifadesini görmek için Damien'a bakarken ellerimi uzun, kahverengi ceketimin cebine soktum. Gecenin geç bir vaktiydi, rüzgar yüzünden oynaşan dallarının gölgeleri yüzünde kıpırdıyordu. Tamamen siyah giyindiği için geceye ait bir parça gibi görünüyordu. Siyah, tokalı çizmeler, siyah pantolon, siyah kemer, siyah hırka ve dizlerinin arasına kadar uzayan, kapüşonlu, siyah bir ceket... Ceketinin omuzlarında gümüşi süslemeler vardı ve kapüşonunu kafasına geçirdiği için uzaktan bakan biri Damien'ın kim olduğunu anlayamazdı. Bir gladyatörden çok bir suikastçiye benziyordu.

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Where stories live. Discover now