🔸21.BÖLÜM: HAYAL KIRIKLIĞI

937 151 86
                                    

Başkan Eugine, gösteriş yapmayı seven bir adamdı. Verdiği davetler de genelde olabildiğince gösterişli olurdu. Bu yüzden o baloya sıradan bir kıyafetle gidemezdim. Madam Citty ile görüşmemin sebebi de buydu. Onun tasarımlarına, iş tecrübesine ve unvanına güveniyordum. O da beni hayal kırıklığına uğratmamış ve bir elbise ne kadar muhteşem olabilirse o kadar muhteşem olan bir elbise tasarlamıştı. Açıkçası bu kadarını ben bile beklemiyordum. Tasarladığı elbisenin üst tarafı bedenimi ve bel kıvrımımı mükemmel bir şekilde sarıyor, etek kısmının ucuna işlenmiş gümüşi detaylar ben hareket ettikçe ışıldıyordu. Omuzlarımın alt kısmını saran ve elbiseyle bir bütün olan şeffaf kumaşlar sayesinde tenim hafif ışıldıyor gibi görünüyordu. Madam Citty, elbisem için mavinin koyu ve hoş bir tonuna sahip olan Azraqi kumaşlarını kullanmıştı. Bu yüzden hem çok hafifti hem de üzerimden akıyor gibi görünüyordu. Üstelik eteğinin boyu ayak bileğimin bir karış üzerinde olduğu için yürürken hiç zorlanmıyordum.

Madam Citty'den Damien için de şık bir takım hazırlamasını rica etmiştim. Onunla yeniden görüşmeye vaktim olmadığı için hazırladığı takımı da ilk kez balo gecesinde görmüştüm. Şey... İyiydi. Gerçekten iyiydi. Gözlerimi Damien'dan alamadığımı fark ettiğimde ensem heyecandan kıpkırmızı kesilmişti. Şimdi arabadaydık, hemen ötemde oturuyordu ve arada sırada ona bakmaktan kendimi alamıyordum. Taktığı siyah maske gözlerini daha da ortaya çıkarmıştı ve böyle giyinmek ona gerçekten yakışıyordu. Bir köle gibi değil de, zengin bir baron gibi görünüyordu.

"Bu arada, geldiğin için..." dedim ve sonra pişman olarak dudaklarımı birbirine bastırdım. Teşekkür etme. Başka bir şey söyle. "Gerçekten minnettar hissediyorum."

"Bu garip olacak."

Gerçek bir umutla "Hayır," diye itiraz ettim. "Eğlenceli olacak, göreceksin."

Araba Başkan Eugine'nin gösterişli malikanesine yaklaşırken acele ederek mavi kristallerle kaplı gümüşi maskeyi yüzüme geçirdim ve saçlarımın koyuluğu arasında kaybolan siyah kurdeleyi başımın arkasında bir düğüm yaptım. Araba durduğunda Damien inmek için en ufak bir hamle yapmadan camdan dışarıya baktı. Ben de başımı eğdim ve her odasından ışıklar süzülen, çimleri yeni biçilmiş bahçesinde kocaman bir süs havuzu ve bir sürü heykel bulunan gösterişli malikaneye baktım. Galiba hayatım boyunca bu kadar zenginliği bir arada görmemiştim. Bana soracak olursanız Başkan Eugine fazla abartıyordu. Böyle bir yerde yaşamak garip bir şey olsa gerekti. Açıkçası evimin bir ucundan diğer ucuna yarım saatte gitmek istemezdim. Üstelik böyle bir evin bakımı da bir hayli masraflı olsa gerekti fakat bu Başkan Eugine'nin Damien gibi bir köleyi nasıl satın aldığını açıklıyordu.

Gözlerim Damien'ın çene hattına kaydığında tüm o gösterişi birden unutuverdim. Düşünmeden hareket ettim. Endişeyle "Damien!" diye adını söyleyerek oturduğum koltukta ona doğru yaklaştım. Ses tonum yüzünden Damien bir sorun olduğunu fark ederek başını hızla bana doğru çevirdi. Dibinde olduğumu fark edince dudaklarının hafifçe aralandığını gördüm. Şimdi tek görebildiğim maskenin ardındaki o lacivert gözleriydi.

"Sorun ne?" diye sordu.

Cidden bana bunu soruyor muydu? Parmak uçlarımla çene hattının biraz üzerinde, kulağının alt kısmında bulunan o morluğa dokundum. Pek de görünen bir yerde olmadığı için bu izi daha önce fark etmemiştim. Maskesinin ardından Damien'ın ifadesini göremiyordum. O da benimkini göremiyordu ama görebilseydi ne kadar endişeli olduğumu anlardı. Canı yanıyor muydu? Bu izlerden onda ne kadar vardı? Ne yapmalıydım? Yani, yarasına dokunmak dışında bir şey yapmalıydım ki bu çok garipti. Damien'a dokunduğumu fark ederek parmaklarımı hemen geri çektim.

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Where stories live. Discover now