🔸25.BÖLÜM: SON UMUT

935 144 42
                                    

Sabah güneşi şehrin üzerine doğana dek düşünüp durmak çok yorucu olsa da o gece bir saniye bile uyuyamadım. Damien'ı düşündüm. Kendimi düşündüm. Başkan Eugine'ni düşündüm. Arthur denen o paragöz herifi düşündüm ve nihayet o zavallı çocuğu düşündüm. Aslında Damien'a hâlâ çok kızgındım. Hayal kırıklığım da geçmiş değildi. Yaptığı şeyi iyi bir amaçla yapmış bile olsa bu tür bir şeyi benden saklamış olmasına dayanamıyordum çünkü bu bana hâlâ güvenmediğini, inanmadığını gösteriyordu. İçten içe bunu biliyordum galiba. Sadece öyle olmadığını ümit etmiştim. Yine de istediğimi elde etmiş, gerçekleri öğrenmiştim işte ve gerçek iğrençti. Arthur'un Damien'ı böyle çirkin bir anlaşmaya sürüklemiş olması sinirlerimi bozuyor olsa da buradaki tek suçlu o değildi. Tek bir yanlış da yoktu. Damien'ın geçmişinin karanlık olduğunu tahmin ediyordum ama Tanrım, dün gece bana sadece bir parçasını göstermişti ve o parçayı öğrenmek bile tenimin üzerinde küçük böceklerin gezindiğini hissettiriyordu. Sübyancı bir asil! Ne kadar da berbat bir durum... Ve bu yüzden o pislik doğru düzgün cezalandırılmayacaktı bile! Çünkü o çocuk bir asilin kızı değildi, bir köleydi ve onun söylediği herhangi bir şey bir 'delil' olmazdı.

Bir şeyler yapmalıydım.

"Abraham? Müsait misin?" diye seslendim kapalı kapıya doğru. Abraham birkaç dakika sonra uykulu bir şekilde kapısını araladı.

"Vanessa? Ne oluyor? Saat gecenin üçü."

"Biliyorum. Rahatsız ettiğim için üzgünüm. Senden bir şey rica edebilir miyim? Benim için çok önemli."

"Bu saatte mi?" diye şaşırdı. Sonra hemen toparlandı ve kahya rolüne bürünerek başını öne salladı. "Evet. Tabii. Ne yapmamı istiyorsun?"

"Benim için Damien'ın eski sahibinin kim olduğunu öğrenir misin?"

Bu durum sinirlerini bozmuş olmalı ki, hafifçe gülerek omzunu kapının pervazına yasladı. "Neden? Ne önemi var ki şimdi? Damien zaten burada."

"Şey... Bir durum oldu... Öğrenmem lazım."

Belirsiz açıklamam karşısında gözlerini devirdi fakat inat edip uzatmadı.

"Ne var, biliyor musun? Merak bile etmeyeceğim. Yarın sabaha öğrenmiş olursun."

Abraham neden bu ismi bilmek istediğimi bilmediği için biraz söylense de o sabah bana bir isim getirmişti. Getirdiği isim ise oldukça ilgi çekiciydi. Russo Barrella. Herif bir toprak zengininin kızıyla evliydi ve otuzlu yaşlarının sonundaydı. Kemerli bir burnu, her zaman arkaya doğru taranmış kahverengi - sarı karışımı saçları ve iri, kahverengi gözleri vardı. Onu bu kadar ilginç yapansa Elit Meclis'inin o saygın üyelerinden biri olmasıydı. Adam karanlık tarafını iyi saklıyor olmalı ki, hakkında Damien'ın söyledikleri hariç tek bir kötü şey duymamıştım. Aksine, biraz soğuk olsa da nerede nasıl davranması gerektiğini bilen zengin ve kültürlü bir adam olarak tanıyordum onu. Bir sübyancı profili için fazla düzgün ve fazla göz önündeydi. Benden sakladığı şeylerden sonra Damien'a inanmak aptallık olabilirdi ama aptalca bile olsa bu konuda doğruyu söylediğini farz etmek zorundaydım çünkü bir 'çocuk' söz konusuydu.

Bu durumu bir an evvel düzeltmek istediğim için malikaneden erkenden ayrıldım.

Arthur'u ona ait olan şehirdeki evde buldum. Nerede yaşadığını öğrenmek çok kolay oldu çünkü hem bir köle tüccarıydı hem de oldukça tanınan biriydi. Ne yazık ki onu bulduğumda olmasını ümit ettiğim gibi yalnız değildi. Bahçedeydi ve yanında David vardı. Beni görünce David'in gözleri hafifçe irileşti ve hemen oturduğu sandalyeden kalktı. Arthur ise çok daha soğukkanlıydı, şaşkınlığını sakin bir ifadenin ardına saklayarak doğruldu ve elini uzatıp "Vanessa! Seni yeniden görmek çok güzel." dedi. İsteksiz olduğumu belli eden bir tavırla adamın elini sıkmak için parmaklarımı uzattım. Arkamdan çevirdiği işi düşününce kibar tavrı sinirlerimi bozmuştu. Amma da ikiyüzlüydü.

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Where stories live. Discover now