🔸34.BÖLÜM: TEHLİKELİ KARANLIKLAR

886 148 51
                                    

Abraham'la konuşmak konusunda olabildiğince çekingen davranırken içim tarifsiz bir huzursuzlukla doluydu, hem de bundan kaçamayacağımı bilmeme rağmen. Peter tek arkadaşımdı ve Abraham'da benim manevi babam gibi bir şeydi. İkisini de kırmak, kaybetmek istemiyordum. İkisi de benim için öyle değerliydi ki...

Kasvetli düşüncelerimden sıyrılırken derin bir nefes aldım ve gazetesini okuyan Abraham'a bakarken bunun konuşmak için mükemmel bir zaman olduğunu düşündüm. Oturma odasındaydık ve içeride ikimizden başka kimse yoktu. Damien benim için çalışma odamdaki jeneratörü kaldırıyordu ve Peter'da henüz eve gelmemişti. İçimden bir ses de 'Bu gece gelmeyecek,' diyordu ve o sesin haklı olduğunu biliyordum. Sorun değildi. Biraz yalnız kalmak ona iyi gelecekti. Abraham'ın gazete okuması da ayrı bir tuhaftı. Kim gecenin on birinde gazete okurdu ki? Daha önce gördüğüm saldırı haberini okumaya geçtiği sırada dayanamadım ve lafa girdim.

"Peter'la konuştun mu?"

Gözlerini okuduğu haber parçasından ayırmadan "Hayır," diye cevap verdi. Her zamanki gibi çok endişesiz görünüyordu. Bir süre sustuktan sonra derin bir nefes aldı ve benimle konuşmaya devam etmeden önce gazetesini katlayıp bir köşeye koydu. "Ama ifadenden anladığım kadarıyla siz konuşmuşsunuz."

"Ne kadarını bildiğini merak ediyorum."

"Oğlumun sana olan hislerini bilip bilmediğimi soruyorsan, evet, biliyorum."

Bunu zaten tahmin ediyor olmama rağmen duyunca üzerime tonlarca ağırlık bindi sanki. Kendimi konuşmak için zorlarken sesim boğuk ve cılızdı. Abraham'a değil, parmaklarıma bakıyordum.

"Ne zamandan beri?"

"Baştan beri. Çok açık değil miydi?"

"Benim için değildi."

Utanarak başımı öne eğdiğimde Abraham yüzüme bakmak için çenemi tutup kaldırdı. Tüm karamsarlığıma karşın bana tatlı bir şekilde gülümsedi. Hiç de kızgın görünmüyordu. Aksine, "Kendini suçlama," dedi şefkatle. "Duygular gerçekleri görmemize engel olur. Sen Peter'ı öyle görmediğin için onun da seni öyle görmediğini varsayman çok normal. O benim oğlum olabilir ama sen de kızım gibisin. Bu yüzden Peter'ı... Sana karşı dikkatli olması için uyarmıştım ama anlaşılan uyarım pek işe yaramamış."

"Onu reddettiğim için bana kızgın değil misin?"

"Aptallık etme. Neden sana kızgın olayım? Peter'ın hisleri senin hatan değil. Kimsenin hatası değil. Bu onun halletmesi gereken bir mesele. Sadece birbirinizi kırmayın, olur mu? Her şeyden önce siz arkadaşsınız. Aşk, çoğu zaman geçici ve mantıksız bir şeydir ama arkadaşlık için derin bir bağ gerekir."  

Aşk hakkında pek düşünmemiştim ama arkadaşlık hakkında dediklerine katılıyordum. Sadece bu durumu... Daha doğrusu, Peter'ı nasıl idare edeceğimi bilmiyordum. Ona açıkça neler hissettiğimi söylemiştim ama ne dersem diyeyim onu kıracakmışım gibi geliyordu, özellikle de onu kırmamak için çabaladığımda. Koşullar böyleyken her şeyi batırmamam bir mucize olurdu.

Abraham anlayışlı görünüyordu.

"Zamana ihtiyacı var, Vanessa. Senin de var. Her şey olacağına varır. Gevşe ve başka şeyler hakkında endişelen. Mesela yarınki konsey gibi."

"Ah, bir de o vardı değil mi?" Bunu düşünürken başıma ağrılar saplandığı için şakağımı ovuşturdum.

"Endişeli misin?"

"Hayır. Heyecanlıyım aslında. Yeni şeyler denemekten hoşlanırım, beni bilirsin."

"Sadece kendin ol. Göreceksin, her şey harika olacak."

Gladyatör: Tutsak Ruhlar (1) Where stories live. Discover now